Merkezi yönetim bütçesi, genellikle halk arasında devlet bütçesi olarak bilinen kavramdır.
Ekonomik krizin göstergelerinden biri, devletin gelirleriyle giderleri arasındaki farkın, diğer bir deyişle, bütçe açığının artmasıdır.
Aile bütçeniz açık verirse, ya masraflarınızı kısarsınız ya da gelirlerinizi artırmaya çalışırsınız. Gelirinizi artırmanın bir yolu daha fazla çalışmaktır. Diğer bir yol aileye miras kalan tarlayı veya evi satmaktır. Bunlar da yoksa, borç alırsınız.
Devlet de böyledir. Ya masraflar kısılacaktır ya da gelirler artırılacaktır.
AKP iktidarları masrafları bir türlü kısamıyor. Masraflar içinde en önemli kalemlerden biri, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun giderek artan açıkları. Mevzuatımıza göre, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun açıkları devlet tarafından karşılanmaktadır. AKP’nin sağlıksız sağlık politikası nedeniyle, SGK’nın devlet bütçesinden karşılanan açıkları giderek büyümektedir. Devletin iç ve dış borç faiz ödemeleri de artıyor.
Devletin gelirlerini artırabilmek için ya vergiler artırılır, ya devletin fabrikaları, arazileri, vb. satılır (özelleştirme), ya para basılır (emisyon), ya da borç alınır.
Hükümet, ekonomik krizin sermayedar sınıfı daha az etkilemesini sağlayabilmek ve giderek durgunlaşan piyasayı bir parça hareketlendirebilmek için bazı vergilerden vazgeçti. Özelleştirmelerde de deniz tükenmiş gibi. Para basma konusunda çeşitli kısıtlamalar var. O zaman borçlanmaya yükleniliyor.