Eylem mevsimi açıldı. Ekonomik krizin derinleşmesiyle birlikte,
krizin 24 Haziran seçimleri nedeniyle ertelenmiş olan etkilerini
işverenler de, işçiler de hissetmeye başladı.
Türkiye’de 1960’lı ve 1970’li yıllarda da yoğun işçi eylemleri
oldu. Hele bazı yıllarda bu eylemler son derece sertleşti. Ancak o
yıllarda genel olarak Türkiye ekonomisi büyüyordu. Sürekli olarak
yeni işyerleri açılıyordu. Bir işyerinden memnun olmayan veya
çıkarılan işçi, kolaylıkla bir başka işyerine girebiliyordu. Hele
yurtdışına işçi gidişinin yoğun olduğu yıllarda, yeni iş bulma
olanakları çok daha fazlaydı. Ayrıca işçilerin bugünkü kadar
borçları yoktu. Borç yiğidin kamçısıdır, derler. O yıllarda
işçilerin çok büyük çoğunluğu, borçla kırbaçlanmak zorunda
kalmıyordu. Hayat daha sadeydi; ihtiyaç kabul edilen ürünler çok
daha sınırlıydı.
Bugün ve özellikle 24 Haziran sonrasında bunlar çok daha farklı.
Geçmişte aklından eylem geçirmeyen birçok işçi, hayatın
zorlamasıyla eylem yapıyor. İşten çıkarılıyor. Ücretini alamıyor.
İşyerinde çok daha yoğun bir tempoyla çalışması gerekiyor.
Nedenleri artırabilirsiniz. Ancak kesin olan, bundan sonra çeşitli
biçimlerdeki eylemlerin artacağıdır. Ödenecek borçlar eylemi bir
süre erteletir; ancak sonunda daha sert eylemlere yol
açar.
EYLEM ZİYARETLERİ ÖNEMLİDİR
Bu eylemleri ziyaret etmek gerekli. Ancak, işçilere verilecek
desteğin bu eylem ziyaretleriyle sınırlı olduğu da sanılmamalı. Bir
işyerinde bir eylem varsa, iki kilo çay, iki kilo şeker alıp
gidildiğinde, bu alandaki görevinizin sona erdiğini düşünmeyin.
Ayrıca, bu destek ziyaretlerinin eyl...