Türkiye ekonomisi üretim gücünü yeniden artırmak, temel ihtiyaç maddelerinde bile ithalata bağımlı olmak durumundan kurtulmak zorundadır. Türkiye, ekonomisinin en büyük sorunları olan cari açık ve yüksek dış borçtan ancak bu yolla kurtulabilir, işsizliği ancak böyle önleyebilir.
Ancak üretimi artırma çabalarında çok ciddi bir tehditle karşı karşıyayız.
17 Eylül 2018 tarihli Milliyet’te yer alan habere göre, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay, Dolmabahçe Ofisi’nde İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan ve beraberindeki heyeti kabul etti ve “Verimlilik odaklı, ihracata dayalı büyüme hedefimiz var, sanayinin tüm alanları da bu hedefin içinde” dedi.
Üretimin artırılması çabası tabii ki önemli ve olumlu. Ancak “ihracata dayalı büyüme” dediğiniz anda çok tehlikeli bir alana giriyorsunuz.
İTHAL İKAMECİ SANAYİLEŞME VE İŞÇİ SINIFI
Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı’dan devraldığı sanayi yapısı son derece zayıftı. En temel ve basit tüketim maddeleri bile ithal ediliyordu. Lozan Antlaşması’na göre, Türkiye ancak 1929 yılında gümrük vergilerini artırabildi. 1929 yılından 1980 yılı başlarına kadar Türkiye’de tüm hükümetlerin uyguladığı sanayileşme politikası, ithal ikameci sanayileşmeydi.