Türkiye’ye öncülük yapabilmek, öncelikli olarak işçi sınıfına öncülük yapabilmek anlamına gelir. Bizim işçimizin niteliklerini birçok kez yazdım. Bu geleneksel niteliklerine bir de artan örgün eğitim düzeyini ve akıllı telefonlar sayesinde sağlanan bilgiye hızla erişim olanaklarını ekleyin.
Türkiye’de "işçi" dediğiniz insan, bir cevherdir. Ve siz böyle yetenekli ve birikimli bir kitleye, "ben senin öncünüm, benim öğrettiklerimi yap ki sorunların çözüme kavuşsun" diyorsunuz. Eğer yalnızca bunları söyleyip duruyorsanız, geçmiş olsun. Sizi kimse dinlemez. Dinleseler de arkanızdan epey dalga geçerler. Karşınızdaki 50 yıl öncesinin işçisi olsa, "bu adam okumuş yazmış biri; söylediklerinde bir hikmet vardır, hele bir dinleyelim" derlerdi. Günümüzde bunu da yapmazlar.
İŞÇİNİN GÜVENİ NASIL SAĞLANIR?
Bir siyasi parti, işçinin güvenini, desteğini ve öncülüğünü nasıl kazanabilir?
Biz doğru tespitler yapsak ve doğru öneriler getirsek, bize güvenmezler mi, bizi desteklemezler mi?
Hayır. Hiç böyle bir hayal kurmayın.
Eylemlerine gitsek, onları övsek, haberlerini televizyonumuzda ve gazetemizde yayınlasak, bize güvenmezler mi?
Hayır. Bu iş bu kadar kolay değil. Teşekkür ederler, o kadar.
Kendinizi işçinin yerine koyun.
SİZ OLSANIZ NASIL GÜVENİRSİNİZ?
Birine güvenmek, birine destek vermek kolay mı! Hele birinin öncülüğünü kabul etmek, onun önerdiği yoldan yürümek, bu nedenle risk almak!
Belki sırtında yumurta küfesi olmayan, geçim derdi bulunmayan, henüz hayatın silleleri...