İşçilerin sorunları artıyor, daha da artacak. Bugün işi olan işçiler genellikle gemilerini kurtardıklarını zannediyor. Tabii ki yanılıyorlar.
İşyerlerindeki işçiler açısından önemli bir tehdit de artan eğitimli işgücü işsizliği.
Üniversite ve üniversite öğrencisi sayısı hızla artırıldı. 20 yeni üniversite daha kuruluyor. Böylece hem gençlerin en azından 4-5 yıl gecikmeli olarak işgücü piyasasına çıkmaları sağlanıyor, hem de birçok kentte kapanan fabrikalar yerine açılan üniversiteler aracılığıyle ekonomi ayakta tutulmaya çalışılıyor.
YÖK’ün verilerine göre, 2017 yılında üniversitelerde 2.555.926 önlisans öğrencisi, 4.071.579 lisans öğrencisi ve 480.215 yüksek lisans öğrencisi vardı. Bu gençler birkaç yıl içinde mezun olacak ve eğitim gördükleri alanlarda iş bulamayınca mavi yakalı işçi olmak için işyerlerine başvuracak. İşyerlerindeki işçiler, karşılarında rakip olarak ellerinde (ne işe yaradığı kuşkulu da olsa) üniversite diploması olan gençleri bulacak. İş güvencesinin son derece yetersiz olduğu koşullarda, örgün eğitim düzeyi yüksek bu gençlerin rekabeti sendikalı işçileri de zorlayacak.
SURİYELİ KAÇAK İŞÇİLER
Suriyeli kaçak işçiler şimdiden ciddi bir tehdit oluşturuyor. Özellikle küçük ve orta ölçekli işyerlerinde kaçak Suriyeli işçi çalıştırma uygulaması had safhada. Büyük işyerleri de taşeronlarının kaçak Suriyeli işçi çalıştırmalarını teşvik ediyor. Kayıtlara göre asgari ücret alan vatandaşlarımızın bu ücretin bir bölümünü işverene geri vermesinin nedenlerinden biri de bu kanundışı rekabet.