İsteklerimiz var. Ancak bu isteklerimizin haklı olup olmadığı
konusunda nesnel ölçütler (kıstaslar) yok. Nerede durduğunuza
bağlı.
Örneğin, ücretiniz artmalı. Bunu kim söylüyor? Siz söylüyorsunuz.
İhtiyaçlarınızı ve belki de borçlarınızı saydığınızda son derece
haklı da gözükeceksiniz. Ama işvereniniz açısından bu saydığınız
ihtiyaçların hiç önemi yok. O da size kendi sıkıntılarını, döviz
fiyatlarındaki artış nedeniyle bir anda ikiye katlanan borcunu,
biriken mal stoklarını, artan enerji maliyetini, vb. sayabilir.
Bunlara dayanarak da ücretinizi artırmamakta ne kadar haklı
olduğunu anlatabilir.
Kim haklı?
İkiniz de kendi açınızdan haklısınız.
HAKLARI BİLİM DEĞİL GÜÇ BELİRLER
Hakkınız ne olmalı?
Bu işin bilimsel yanı yok mu? Koca koca örgütler her ay yoksulluk
sınırı ve açlık sınırı rakamları açıklıyor. Ücretiniz belirlenirken
bunlar esas alınsa olmaz mı?
Olmaz. Hayat böyle işlemiyor. Ayrıca o açıklamaların hiçbirini
ciddiye bile almayın. Gülüp geçin. Bu açıklamaları yapan örgütlere,
kendi çalıştırdıkları işçilere bu rakamların üstünde ücret verip
vermediklerini sorun.
Ücretiniz ve diğer haklarınız, size göre hakkınız olan yaşam
seviyesine ve ihtiyaçlarınıza göre değil, işverenlerle sizin
karşılıklı güç dengenize ve mevcut kaynaklara göre
belirlenir.
Bu dengeler de sürekli değişir. Bu nedenle bir dönem kolayca alınan
haklar bir başka dönemde ya çok zor alınabilir veya elden
kaçırılabilir.
İşçiler arasında “verilen hak geri alınmaz” diye bir efsane vardır.
Halbuki, örneğin, enflasyon her gün ücret hakkını geri alıyor;
satınalma g&uum...