İşçi sendikaları konfederasyonlarının kıdem tazminatı fonu
tartışmalarıyla ilgili açıklamalarında sürekli olarak “kıdem
tazminatına dokunma!” talebi yer alıyor. Bu konuda savunmada
kalınması birçok sakıncayı içermektedir.
Kıdem tazminatının mevcut durumu yeterli değildir. İşçiler arasında
çok yaygın olan “verilen hak geri alınmaz” efsanesini yalanlayan en
önemli gerçek, kıdem tazminatı hakkında 12 Eylül Darbesi sonrasında
gerçekleştirilen geriye gidişlerdir.
Ayrıca, kıdem tazminatının mevzuatımıza girdiği ve geliştirildiği
dönemlerde, Türkiye’de bu kadar çok işçi yoktu; işçilerin önemli
bölümünün de köylerinden yan geliri vardı; insanların bu kadar çok
tüketici kredisi ve kredi kartı borcu ve her ay ödenecek akıllı
telefon harcaması yoktu.
Bu nedenle, 12 Eylül sonrasındaki kayıpların geri alınması bir
talepse, kıdem tazminatı hakkının günün koşullarına göre
geliştirilmesi onu tamamlayan ikinci taleptir.
İşverenler eğer ekonomik krizin derinleştiği koşullarda
işyerlerinde gerginlikleri engellemek istiyorlarsa, kıdem tazminatı
konusunda esnek davranmalıdır. Türkiye İşveren Sendikaları
Konfederasyonu’nun sonuncusu 2017 yılında yayımlanan Çalışma
İstatistikleri ve İşgücü Maliyeti araştırmasına göre, kıdem
tazminatının toplam işgücü maliyeti içindeki payı yalnızca yüzde
4.4’tür. Bu araştırmaya göre, “sosyal ödemeler”in toplam işgücü
maliyeti içindeki toplam payı yüzde 35’tir. “Sosyal ödemeler”
içinde de “kıdem tazminatı”nın payı yüzde 12.5’tir. Buna göre,
kıdem tazminatının toplam işgücü maliyeti içindeki payı ancak yüzde
4.4 düzeyin...