AKP Türkiye’yi yönetemiyor. İşsizlik tırmanıyor. Sanayi çöküyor. Enflasyon oranı artıyor. 16 milyon işçinin gerçek gelirleri hızla azalıyor.
Aç tilki fırın yıkar. Hele fırının bekçileri yoksa.
İnsanlar giderek artan bir ekonomik sıkıntı yaşıyor. AKP ise mahalli idare seçimlerinde güç kaybetti. Bu iki koşul bir araya geldiğinde, kendiliğindenci kitle hareketleri gelişir.
İşverenlerin bir bölümü işyerlerini kurtarmak için büyük çaba gösteriyor. Hiçbirimiz Türkiye’nin üretici işyerlerinin kapanmasını istemeyiz. Tam tersine, Türkiye’nin ithalattan yerli üretime ve yerli üretim içinde de milli üretime geçmesini savunuruz.
Ancak bu süreçte işverenler iki seçenekten birini seçmek zorundadır.
İŞVERENLERİN ÖNÜNDEKİ İKİ SEÇENEK
Birinci seçenek, 12 Eylül Darbesi sonrasında ve ANAP iktidarları döneminde 1989 yılına kadar izlenen yoldur. Bu seçenek, işçi hak ve özgürlüklerinin kısıtlanması ve gerçek işçi gelirlerinin ciddi biçimde düşürülerek, işgücü maliyetlerinin azaltılması ve üretilen malların rekabet gücünün artırılmasıdır.
İkinci seçenek, öncelikle de büyük servet sahiplerinin fedakarlıkta bulunması temelinde işçilerle anlaşarak sorunları çözme çabasıdır.
Birinci seçenek çözümsüzlüktür. Bugün Türkiye’de 12 Eylül sonrasının diktatörlüğü yok. Ayrıca günümüzün işçisi (işçilerin küçük bir bölümü değil, milyonlarcası), 1980 yılının işçisinden çok...