Ekonomik kriz giderek artan bir hızda derinleşiyor. Krizin
etkilerini işletmeler de, işçiler de giderek daha fazla hissetmeye
başladı. Bu krizin faturasını kim ödeyecek?
“Krizi yaratanlar ödesin” demek kolaycılık. Böyle bir öneri, işten
çıkarılan ve çıkarılacak yüzbinlerce işçinin sorununu çözmüyor.
Yüzbinlerce işçi bugün geçim kaygısıyla karşı karşıya. Amaç,
işletmeleri batırmak değil; işletmelerde, kriz koşullarında, daha
insanca çalışma ve yaşama koşullarının yaratılması.
Enflasyon oranı artıyor ve daha da artacak. Bu koşullarda, işçiler
gerçek ücretlerinin düşmesini engellemeye çalışacaklar.
Gerçek ücretlerin düşmesini önleme çabasının öncelikli yeri,
işyerleri. İkinci yer ise, devlet ve hükümet politikaları.
Ekonomik kriz, işletmelerin maddi sıkıntılarını artırıyor. Böyle
durumlarda işçilerden taviz istenir. Bu tavizler verilmezse
işletmenin işçi çıkarmak zorunda kalacağından veya kapanacağından
söz edilir.
ŞEFFAFLIK VE YÖNETİME KATILMA
Böyle talepler ortaya çıktığında işçilerin ilk tepkisi, işletme
hesaplarının işçilerin temsilcilerine gösterilmesi olmalı. Ekonomik
krizde işçilerden fedakarlık isteyen işveren, krizin işletmeyi
nasıl etkilediğini işçilerin temsilcilerine tüm açıklığıyla
anlatmalı. İşçi temsilcilerinin işletmenin yönetiminde belirli bir
ölçüde söz sahibi olması sağlanmalı. Geçmişte çok tartışılan
“yönetime katılma”nın ilk adımı, ekonomik kriz dönemlerinde
atılabilir. İşletme hesaplarını işçi temsilcilerine göstermekten
çekinen bir işvereninin iyi niyetinden söz edilemez. Fedakarlık
isteyen, bunu...