12 Eylül öncesinin yaygın hatalarından biri, insanları çalışma biçimlerine ve gelir düzeylerine göre sınıflandırmaktı. Burjuva sosyal biliminin “orta sınıf” anlayışı bu yaklaşımın ürünüydü. Bu kavram kargaşısının bir parçası da memurları, büro çalışanlarını veya beyaz yakalıları “küçük burjuva” olarak nitelendirmekti. Halbuki insanların davranışlarını belirleyen temel ölçüt, üretim araçlarıyla olan mülkiyet ilişkisidir.
Bugün özel sektörde çalışan beyaz yakalılarda ve kamu kesiminde bu yanlış hâlâ sürüyor. Bu yanlışı düzeltecek olan, bu kesimlerin bir dönem sahip oldukları bazı ayrıcalıkları kaybetmeleridir. İnsanlar ait oldukları toplumsal sınıfı da okuyarak öğrenmez; kendisi gibi olanlara ihtiyaç ortaya çıktığında öğrenir. Özel sektördeki büro personeli ve kamudaki memurlar da bu süreci yaşayacaklar.
BAZI MESLEKLERİN ÖNEMİ AZALIYOR
Türkiye’de bir dönem mühendis, doktor, öğretmen gibi mesleklere sahip olanlar, ücretli olarak çalışsalar bile, itibarlı bir toplumsal konuma ve iyi gelire sahipti. Bu nedenle de bu kişiler ve hatta genel olarak toplum, bu kişilerin meslek kimliklerini öne çıkarma eğilimindeydi.
Bu nedenle bazı meslekler dönem dönem sınıf kimliğinin önüne geçebilir. “Öğretmen Bey”, “Doktor Hanım”, “Mühendis Bey” sözcükleri kullanılır; “tornacı bey”, “hastabakıcı hanım” denmez.