Kadroya geçirilen taşeron işçilerinin üç yıl süreyle sefalete nasıl mahkum edildiğini cumartesi günkü yazımda özetlemiştim. Yüz binlerce taşeron işçisi, kadroya geçince kamu sektöründeki diğer işçiler gibi iyice haklara kavuşacaklarını sanıyorlardı. Tabii ki keyfilikten önemli bir ölçüde kurtuldular. Ancak ölüm tehdidiyle sıtmaya razı edildiklerini yaşayarak öğrenecekler. Onlara 2020 yılının ikinci yarısına kadar uygulanacak düzenleme, sendikal haklarını, toplu pazarlık hakkını ve grev hakkını ortadan kaldırdı. Enflasyona karşı da korunamayacaklar. Yükselen enflasyon koşullarında altı ayda bir yüzde 4 zam aldıklarında, asgari ücretin artmasını bekler duruma düşecekler.
Kadroya geçirilen taşeron işçilerinin, yürürlükteki yasalara göre, yapabilecekleri bir şey yok. Değiştirmek için çaba göstermedikleri gelişmeler sonucunda üç yıl boyunca aynı işyerinde daha iyi koşullarla çalışan işçilere imrenip duracaklar. Belki bir bölümü, imzaladıkları feragat ve sulh sözleşmelerine rağmen dava açma cesaretini gösterir; geçmiş döneme ilişkin haklarını talep eder. Yoksa kadroya geçtikten sonra da işyerlerinde “ikinci sınıf işçi” muamelesi görmeye katlanacaklar.
Taşeron işçilerinin kadroya geçirilenler dışındaki kesimlerinin sorunları devam ediyor.
Özel sektörde de yüzbinlerce taşeron işçisi var.
ÖZEL SEKTÖRDEKİ SORUNLAR SÜRÜYOR
Kamuoyunun gündeminde hep kamu kesimindeki taşeron işçilerinin sorunları var. Ancak özel sektörde de yüzbinlerce taşeron işçisi çalışıyor. Özel sektör işyerlerinde aynı anda (1) belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalışan işyeri işçileri, (2) belirli süreli iş sözleşmesiyle çalışan işyeri işçileri, (3) kiralanmış işçiler, (4) taşeron işçileri, (5) yerli kaçak işçiler ve (6) yabancı kaçak işçiler bulunabiliyor.