Sendikacılık hareketine en büyük zararı, sayıları çok az da
olsa, hırsızlık, yolsuzluk, ahlaksızlık yapanlar, işçinin ödediği
aidatlardan oluşan kaynakları israf edenler ve başka amaçlarla
kullananlar veriyor. Ben de, ekonomik krizin derinleştiği
koşullarda sendikaların öneminin arttığının bilincinde olarak,
sendikalara ve sendikacılara güvenilmesini sağlamak amacıyla, bu
hatalı davranışlar içinde olanları teşhir etmeye çalışıyorum.
Ben bunları yazdıkça, bazı kişiler iki türlü tepki gösteriyor.
Birinci tür, “Bunlara ne gerek var; bunların öğrenilmesi ve
yazılması sendikalara zarar veriyor” diyor.
Bunlara vereceğim yanıt çok kolay. Güneşin altında hiçbir şey gizli
değil. Bunların öğrenilmesi değil, bunların yapılması ayıp ve
zararlı. Örgün eğitim düzeyinin ve bilgiye erişim olanaklarının çok
gelişkin olduğu günümüzde, pisliklere ilişkin bilgilerin hepsi
sosyal medya üzerinden yayılıyor. Yolsuzlukları teşhir etmeden,
milyonlarca işçinin güveni kazanılmaz. Yolsuzluğa batmış ve ipleri
istihbarat örgütlerinin elinde olan bir sendikacının vatan
mücadelesine de, sınıf mücadelesine de en ufak bir katkısı olmaz.
Sendikacılığa zarar verenler, yapılan yanlışları teşhir edenler
değil, bu yanlışları yapanlardır. Yanlışları gizleyen de bu suça ve
zarara ortak oluyor.
İkinci tür tepki, “Yıldırım Koç sendikalarda çalışırken bunları
niye dile getirmedi?” biçiminde. Bu iddia doğru değil.
Sendikalarda çalışırken hem sendikaların sendikal politika
açısından uygulamalarını eleştirdim, hem de bazı sendikal...