Ekonomik krizin giderek daha da derinleştiği koşullarda işçi hak
ve özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesi için sendikalara her
zamankinden daha fazla ihtiyaç var. Ancak günümüzde işçi statüsünde
çalışan 16.8 milyon kişinin yalnızca yaklaşık 1 milyonu toplu iş
sözleşmesinden yararlanan sendikalı işçi. Kaçak çalışanları
saymazsak, 15.8 milyon işçi sendika üyesi değil.
Niçin? YEMEK KAZANINA DÜŞMÜŞ SIÇAN
Mevzuatımız ve uygulama, sendikal örgütlenme açısından önemli
engeller çıkarıyor. Ancak geçmişe göre daha iyi bir durumdayız.
Temel eksiklik, iş güvencesinin yetersizliği ve yargı sürecinin
pahalılığı ve yavaşlığı. İşverenlerin önemli bir bölümünün
sendikalaşmaya karşı oluşu, sendikaların yararının ve öneminin en
önemli kanıtı. Sendikaya üye olan işçilerin işten çıkarılması
uygulamasının yaygınlığı, sendika üyeliğini riskli
kılıyor.
Bunlar tamam. Ancak kanımca bunlardan daha da önemli neden,
sendikalara ve sendikacılara duyulan güvensizlik ve hatta
tepki.
Her işte ve meslekte işini iyi yapan da olur, kötü yapan da. İyi
hekim de vardır, kötü hekim de. Kötü hekime denk gelen hasta,
hekimlere küsmez. İyi bir hekim arar. Sendikalarda durum farklı.
Kötü bir sendika ve sendikacı, genellikle iyi bir sendikanın
aranmasına yol açmıyor. Sendikaların ve sendikacıların tümüne tepki
duyulmasına neden oluyor.
Kötü hekim, bir sepet elma içindeki çürük elma olarak algılanıyor.
Sağlam elma aranıyor.
Kötü sendikacı ise bir yemek kazanına düşmüş bir sıçan, yemek dolu
bir tabağın içindeki karafatma olarak algılanıyor. Y...