Türkiye’nin geleceğinde toplumsal ve siyasal süreçlerde belirgin etkiye sahip olacak olan güç, işçi sınıfıdır. Günümüzde bir başkasına ait işyerinde çalışarak hayatını kazanan insanlar, iş-güç sahibi halkımızın yüzde 70’inden fazlasını oluşturuyor. Bir de bir başkasının yanında ücret karşılığı çalışmaya hazır 6 milyonu aşkın işsizimiz düşünülürse, bu oran daha da artıyor.
Peki, bu kocaman kitleyi oluşturan sıradan insanlar nasıl düşünür ve nasıl davranır? Diğer bir deyişle, sıradan bir işçinin amacı nedir?
AMAÇ, DAHA İYİ BİR HAYAT
Sıradan bir işçinin amacı, gayet doğal olarak, iyi bir hayattır. İşçi sınıfı “sıradan işçi”lerden oluşur; kitle eylemlerini yapanlar “sıradan” işçilerdir. Bu nedenle, işçi sınıfı ve sendikacılık hareketinin durumunu ve gelişimini anlamada, “sıradan işçi”yi tanımak son derece önemlidir.
İnsanlar ve günümüzde insanların giderek daha büyük bir bölümünü oluşturan “sıradan işçi”ler, doğal olarak, günün koşullarına göre iyi bir hayat sürmeyi amaçlarlar. İşçi, bir başkasına ait işyerinde çalışarak işgücünü satarak geçimini sağlayabilen kişidir. Bu işgücünü yaşanılan dönemin koşullarına göre “iyi bir ücret” karşılığında satabilmeyi, iş dışında kendisine ve ailesine zaman ayırabilmeyi, işsizlik korkusu yaşamamayı, işte ve iş dışında sağlığını koruyabilmeyi ve itilip kakılmamayı amaçlar.
“Sıradan işçi” bunların sağlandığı koşullarda hayatından memnundur. “Sıradan işçi” için sömürülüp sömürülmemek önemli değildir. Yaşama ve çalışma koşulları kendisine göre iyiyse, iyileşiyorsa veya iyileşme umudu varsa, “sıradan işçi”nin işverenine, sermayedar sınıfa, hükümete, devlete ve (eğer örgütlüyse) sendika yönetimine karşı tavrı olumsuz değildir.