Türkiye halkı veya Türk milleti, hızla işçileşiyor. Türkiye’nin bugünü değerlendirilirken ve geleceğine ilişkin öngörülerde bulunurken dikkate alınması gereken konuların başında bu olgu gelmektedir. Bugünün Türk milleti ne 1923 yılındaki ne de 1965 yılındaki yapıdadır.
İnsanların davranışlarını siyasi görüşleri, inançları, etnik kökenleri, meslekleri, yetiştikleri ve yaşadıkları bölge, ilgi alanları ve hatta tuttukları futbol takımı gibi özellikler belirler. Eğer geçim kaygıları yoksa, bunlardan biri ön plana geçebilir. Ancak, insanların çok büyük bir bölümünde olduğu gibi, geçim kaygısı söz konusuysa, insanların davranışlarının belirlenmesinde üretim süreçlerindeki rolleri, üretim araçlarıyla mülkiyet ilişkileri, diğer bir deyişle, ait oldukları toplumsal sınıf belirleyicidir.
Hayatını bir başkasına ait işyerinde çalışarak kazanan veya işgücünü bir başkasına satanlar, işçi sınıfını oluşturur. Bu kişilerin kamu kesimi veya özel kesimde çalışması, adlarının “işçi”, “memur”, “sözleşmeli personel” veya “geçici personel” olması onların temel özelliğini değiştirmez.
İşverenler ise, yanlarında işçi çalıştırarak geçim sağlayanlardır.
“Kendi hesabına çalışanlar” ise küçük burjuvalardır. Kırsal kesimde kendi işletmesinde ve ağırlıklı olarak kendi emeğiyle buğday, arpa, vb. eken, bağcılık yapan, tütün, fındık, incir, şeker pancarı yetiştiren, sebzecilik yapan, meyve bahçesi olan, hayvancılık yapan, vb. kişiler bu konumdadır. Esnaf ve sanatkar da bu toplumsal sınıfa dahildir.
“Ücretsiz aile çalışanları&rd...