Annem Allah iyi ki geceleri yaratmış ta birazcık dinleniyoruz derdi. Gece gündüz çalışan bir kadındı. Üç çocuğunu elinden tutan kimsesi olmadan büyütmüş, okutmuş, evlendirmiş biri. Babamız dışarıda bizim için kurtlar sofrasında mücadele verirken annemiz hayat mücadelesinden azade salınacak değil ya. İstihdam piyasasına giremiyorlar diye kimi kurumlar tarafından atıl kapasiteli kişiler, işe yaramaz kadınlar olarak tescil edilen ev hanımı sınıfında zikredilen annem, sabah uyanıp akşam yatana kadar durmadan çalışırdı kimseden aferin beklemeden. Tokayla tutturulmuş saçlarını gösterip tarayacak vakit bile bulamıyorum derdi, az bir vakti olsa hayat mecmuası okur şiir yazardı bir deftere. Günlük işler arasında illa bir alan açar, herkesin gönlünü yapacak harika elbiseler ceketler abiyeler dikerdi. *** Eczacılık yaparken etrafımızdaki önemli psikiyatristlerin muayenehanelerine gelen hastaları unutamam. Sıraya giren kadın hastaların ekserisi ev hanımlarıydı; eşlerinin ağır ihmaline uğramış, evde hiçbir şekilde sohbete değer bulunmadıklarından, takdir edilmediklerinden solmuş incinmiş örselenmiş eşler. İş yerinde ya da başka yerlerde kendilerince okumuş ve önemli addettikleri kadınlara saygı duyan, dünya ahvaline dair konuşmalar yapabilen, fakat karısıyla paylaşacak hiçbir mevzu bulamayan adamlara sorsanız, çoğu ‘kadının yeri evidir’ düsturunu savunur.