Akleden insanın düşünme yetisi olmayan hayvanla arasındaki varoluş ahengi çok uzun sürmemiş. Taş devrinin hemen ardından neolitik çağda insanın hayvanları ehlileştirmesiyle doğaya el koymasıyla bu ahenk radikal bir kopuşla bozulmuş. Hayvanların hakkını korumak yaralarını sarmak üzere Selçuklu’dan başlayıp Osmanlı’da devam eden, hatta çok daha öncesinde Türk steplerinde geçerli olan ilkeler ve uygulamalar var. Eti yenen ve yenmeyen hayvanların hakkı hukuku, beslenme, barınma, göçerken konaklama, çoğalma ve tedavi haklarını koruma altına alan kurumlar, vakıflar, gönüllüler var. Hayvanlarla ilgili epeyce üçüncü sayfa haberi mevcut. Öncelikle iyi haberlerden başlamak lazım. Geçtiğimiz günlerde İstanbul Yedikule’deki hayvan barınağında 7. kez kermes düzenlendi. Yüzlerce insanın çocuklarını alıp bu güzel canların başını okşamak, onlarla göz göze gelmek ve yaşamlarına destek olmak için buraya gelmesi gerçekten takdire şayan. Sahiplenildikten sonra ortada bırakılmış, sahibi vefat etmiş ya da hasta olduğu, şiddete uğradığı için bakıma alınmış nice kedi ve köpeklerin barınağı.