Karaköy’de sıkı önlemler altında açılan bir resim sergisini görmek için evden çıktım. Korona günlerinde zorunluluk olmadıkça, evimin olduğu mahalleden çıkmamaya, özellikle de toplu taşım araçlarını kullanmamaya çalışıyorum birçok yurttaş gibi. Bu kez zorunlu olarak metroya bindim ama iş saatlerini tercih etmediğimden kalabalık değildi. Herkes maskeli ve özenli görünüyordu ki aksi ne mümkün. Her üç dakikada bir anons yapılıyor: “İl umumi hıfzısıhha meclisinin aldığı karar gereğince, istasyonlarda ve vagonlarda ağız ve burnu kapatacak şekilde maske kullanımı zorunludur. Uymayanlara idari para cezası uygulanacaktır.”
Sonra vapurla çok sevdiğim yerlerden biri olan Beşiktaş’a geçtim. Vapurda da üst kattaki açık alanda havadar ve güneşli bir yolculuk için şükranla doldum. Yine herkes maskeli ve mesafeliydi doğrusu. Karaköy Rıhtımına kadar denizi görerek martıların sesini duyarak yürürken bu kez, 1990’da can şehrim Ankara’dan ilham dolu İstanbul’a taşınmakla iyi yaptığımızı düşündüm.