Türkan Hanım’ın sohbetine katılmak çok hoştu. Salona girince büyük bir heyecan dalgası sardı salonu. Her yaştan, meşrepten, eğilimden insan iğne atsan yere düşmeyecek şekilde doldurmuştu salonu. Kırmızı siyah kıyafeti, simsiyah saçlarıyla gerçekten de tarzını tavrını hiç değiştirmemiş fakat her dem yeni olmayı başarmış bir aktristle karşı karşıyaydık. Seyircisiyle heyecan dolu ilişkisi konuşmasına yansıdı ve hiçbir kompleks barındırmayan kendini yerini yurdunu bilen cevaplarıyla bir kez daha iyi geldi insanlara. Hayatını anlattığını sanıyorduk ama o hiçbir mahrem alana girmeden, özel yaşamından hiçbir şey sızdırmadan, kimse hakkında serzenişte bile bulunmadan, asaletle hikayesinin sadece işiyle bağlantılı kısmını anlatmayı tercih etti. Anne baba ayrılığını derinden yaşamış bir kız olarak sevgi eksikliğini seyircinin ilgisiyle ikame etmeye çalışan hassas bir oyuncu. Türker İnanoğlu onu tesadüfler zinciriyle keşfettiğinde, Fatih Lisesi’nin ilk sınıflarında onbeş yaşlarında bir öğrencidir ve anneannesiyle birlikte Fatih Mehmetdede Sokak’ta cumbalı ahşap bir evde yaşamaktadır. Çok çalıştığı için kızlarına vakit ayıramayan annesi, paraya da ihtiyaç olması sebebiyle yönetmenin oyunculuk teklifini geri çeviremez. Kütüphaneden başka bir yere gitmesine izin vermeyen anneanne de kontrollü bir şekilde Türkan’ın sinemaya adım atmasına razı olur.