Yazılarımı okuyanlar gayet iyi bilir, Atatürk’e lanet okuyan ali erbaş bana göre asrın nankörüdür… Diyanet işleri başkanı gibi değil de, sarayın şeyhülislamı gibi davrandığı için, camiye siyaset sokulmasına gözyumduğu için, yolsuzluklara, haksızlıklara ses çıkarmadığı için, tarikat yuvalarındaki insanlık suçlarına müdahale etmediği için, dinimizi sevdirmesi gerekirken, tuhaf fetvalarıyla dinimizi toplumda tartıştıran bir figür olduğu için, kendisini sık sık eleştiririm.
Diyanet işleri başkanlarının Kuvayı Milliye kahramanımız Mehmet Rıfat Börekçi gibi olması gerektiğini yazarım, Ordinaryüs Profesör Şerafettin Yaltkaya gibi, Profesör Süleyman Ateş gibi, Profesör Ali Bardakoğlu gibi olması gerektiğini yazarım, diyanet işleri başkanlarının partilerüstü kalması gerektiğini yazarım.
Elbette diyanet işleri başkanlarının da siyasi görüşü vardır, elbette makamdan ayrıldıktan sonra gönül verdikleri partide siyaset yapabilirler, Lütfi Doğan gibi, Tayyar Altıkulaç gibi, Sait Yazıcıoğlu gibi milletvekili olabilirler, bireysel tercihleridir, gayet normaldir. Ama bu isimlerin hiçbiri, diyanet işleri makamında otururken, camiye particilik sokmadı…