Ayasofya'nın imparatorluk kapısı'nı yediler iyi mi…
Cami haline getirildikten sonra 1400 yıllık kapıda hasar oluşmuştu, inceleme yapıldı, sayın ahalimizin “kutsal” diyerek, kapıyı elleriyle sürte sürte aşındırdıkları, dökülen parçaları yuttukları ortaya çıktı.
Bizans imparatoru Heraklius, kafayı Nuh'un gemisine takmıştı, 620 yılında Sasanilerle savaşmak için bölgeye gittiğinde, Cudi dağı'na çıkmış, Nuh'un gemisini buldum diyerek, tahta parçaları getirmişti, rivayete göre, impatorluk kapısını bu tahta parçalarıyla yaptırmıştı.
Sayın ahalimizin “mübarek” diyerek yediği kapı işte bu.
Ama bazı tarihçilerimiz, o kapının bizans imparatoru tarafından yapılmadığını, padişah Abdülmecid tarafından mimar Fossati'ye yaptırıldığını izah ederek, sayın ahalimizin yüreğine su serpiyor.
Sanırsın mimar Fossati evliyadır…
Kapı Osmanlı eseriyse, afiyetle yenmesinde sakınca yok demek ki.
Kaldı ki, sayın ahalimiz Bizansmış Osmanlıymış filan pek ayırmıyor zaten… Danişmendliler hükümdarı Melikgazi'yi de yemişlerdi mesela.
Kayseri'deki türbeye giriyor, gizli gizli sandukayı açıyor, Melikgazi'nin mumyasından küçük küçük parçalar tırtıklıyor, şifa niyetine çorba yapıyorlardı.
Çünkü… Çocuğu olmayan kadınların, rahmetli Melikgazi'nin çorbasından içer içmez hamile kaldıkları söyleniyordu.
Dişlerini söküp, öğütüp, çay gibi kaynatarak içenler bile vardı.
Sayın devletimiz durumu farkedip müdahale edene kadar, Melikgazi'nin sol kolunu –kemik dahil- komple bitirdiler.
Danişmend kelimesi “bilgili adam” anlamına geliyor.
Sayın ahalimiz o kadar bilgili ki…
Bilgili adam'ı yedi.