Sen bizim dağları bilmezsin gülüm
hele boz dumanlar çekilsin de gör
her haftası bayram, her günü düğün
hele yaylalara çıkılsın da gör
Bilmezsin ovalar nasıldır bizde
kağnılar yollarda, yoncalar dizde
saydıklarım damla değil denizde
hele bir ekinler ekilsin de gör
*
Buydu Anadolu.
*
Abdurrahim Karakoç'un şiiriydi, Veysel'in türküsüydü, Fikret Otyam'ın tablosu, Erdinç Bakla'nın heykeli, Fakir Baykurt'un romanıydı, Özay Gönlüm'ün yareni, Nesimi Çimen'in curası, Cahit Berkay'ın gitarı, kurban olduğum Selda Bağcan'ın sesi, Kurtalan Ekspres'in ezgisiydi. Kendi kendine yeten yedi ülkeden birinin, dünyayı imrendiren bereketli topraklarıydı.
*
Bunlar bi geldi kardeşim…
Saman ithal ediyoruz.
*
Kendi kendimizi doyurmaktan vazgeçtik, artık hayvanlarımızı bile doyuramıyoruz. İnek zaten ithal, koyun ithal, keçi ithal… Anadolu'da gezerken yanlışlıkla çekirdeğini elinden düşür, ayçiçeği fışkırır, o ayçiçeğini utanmadan Rusya'dan alıyoruz. Buğdayı ABD'den getiriyoruz, arpayı Ukrayna'dan, mercimeği Kanada'dan, mısırı Arjantin'den, baklayı İtalya'dan, nohutu Meksika'dan, sarımsağı Çin'den ithal ediyoruz. Pamuk Yunanistan'dan, vişne Almanya'dan, nar Bulgaristan'dan güya milli yemeğimiz, fasulye İran'dan… En cüzel çay? İngiltere'den… Domates tohumu İsrail'den, karnabahar tohumu Hollanda'dan, turşuluk hıyar ABD'den… Çocuklarımıza üniversite sınavına girerken yutturduğumuz üç adet okunmuş pirinç tanesi var ya… Tee Avustralya'dan geliyor. Dünyanın gıpta ettiği yedi ülkeden biriydik, şimdi, 104 ülkeden tarım ithalatı yapıyoruz, nerdeyse bize tarım ürünü satmayan ülke kalmadı. Samanı mesela, nerelerden alıyoruz? Angola, Eritre, Kongo gibi gelişmiş (!) ülkelerden alıyoruz.