1920…
Barbarlık ayyuka çıkmıştı.
10 yaşında kız çocuklarımızın ırzına geçiyorlardı.
İki yaşındaki bebelerimizi süngülerin ucuna takıp, sokak sokak gezdiriyorlardı.
Bebelerimizi emzirmesinler diye, yeni doğum yapmış annelerimizin meme uçlarını kesiyorlardı.
Yaşadıkları yüzünden aklını yitiren kadınlarımız vardı, yaşadıkları yüzünden canına kıyan kızlarımız vardı.
Sırf Menemen'de 1.700'den fazla Türk öldürülmüştü, ilçenin hakim noktalarına makineli tüfekler yerleştirilmiş ve hedef gözetmeksizin insanların üstüne yaylım ateş açılmıştı.
İzmir Bergama'da 200'den fazla insanımızı devasa çukura doldurup, makineli tüfekle tarayıp, cenazelerine benzin döküp yakmışlardı.
Aydın Söke'de 57 insanımızı diri diri kuyuya, üst üste atarak öldürmüşlerdi.
Bursa Osmangazi'de çocuklar kadınlar dahil 97 kişiyi camiye doldurup, ateşe vermişlerdi, diri diri yakmışlardı, pencerelerdeki demir parmaklıklara çocukların elleri yapışmıştı.
Manevi işkence olsun diye, Kuran'ı Kerimleri parçalıyor, sayfa sayfa hela çukurlarına atıyorlardı, insanlarımız o sayfaları çıkarıyor, yıkıyor, ağlaya ağlaya toprağa gömüyordu.
Bu korkunç sahnelere bizzat şahit olan ve uluslararası soruşturma heyetine ifade veren Levanten tüccarlar anlatıyordu, “masum insanları katledip, hayvan leşleri gibi etrafa atıyorlar”dı.