Yarbay Ali Tatar’ın cenazesine gelmedi.
Albay Murat Özenalp’in cenazesinde yoktu.
Tuğamiral Cem Aziz Çakmak’ın cenazesine çelenk bile göndermedi.
Aradan az geçti…
Çetin Altan öldü.
Derhal taziye mesajı hazırlattı.
Asrın iftirasını manşet yapan, bu memleketin Atatürkçü yurtsever kahraman subaylarını “cami bombalayan, halka ateş açan, dinsiz katiller sürüsü, fuhuşçu casuslar” şeklinde sunan The Taraf gazetesinin kurucusu, genel yayın yönetmeni, başyazarı Ahmet Altan'a gönderdi, “değerli babanızın sonsuz yolculuğa uğurlanışını büyük üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayım, duyduğunuz acıyı yürekten paylaşıyor, size sabır ve başsağlığı diliyorum” dedi.
Aradan az geçti…
Hasan Karakaya öldü.
Genelkurmay başkanlarına “gizli yahudi” diyen, Atatürk'e kin kusan, karşıdevrimci gazetenin yayın yönetmeniydi, başyazarıydı, Akp politikalarına karşı çıkan insanlara “pezevenkler, kaltaklar, orospular, köpek oğlu köpekler, kitapsızlar” diyen gazeteciydi.
Derhal taziye mesajı hazırlattı.
Atatürk düşmanı, köktendinci gazeteye telefon açtırdı.
“Haksızlığa karşı en zor zamanlarda konuşmasını bilmiş ve dik duruşundan asla taviz vermemiştir, Türk gazeteciliği açısından yeri doldurulmayacak bir boşluk oluşmuştur” denilmesini sağladı, “genelkurmay başkanlığı adına başsağlığı” diledi.
Aradan az geçti…
Nuri Pakdil hastalandı.
Atatürk'e “firavun” diyen, 29 Ekim 1923'ü, yani cumhuriyet ilan edilmesini “değerlerimizden kopma dönemi” olarak nitelendiren, sanki biz Türkler budistmişiz gibi “ne mutlu Türküm diyene” demeyip “ne mutlu müslümanım diyene” diyen, Türk kimliğiyle müslüman kimliğini karşıt kavramlarmış gibi gösteren dinci yazardı.
Koşa koşa evine ziyarete gitti.
Nuri Pakdil'i çocukluğundan beri okuduğunu filan anlattı.
Arada az geçti…
Mehtap Yılmaz hastalandı.
“Atatürk'ün kız çocuklarına alkol içirerek, ırzına geçtiğini” söyleyen, “Atatürk'ün manevi kızıyla yattığını” söyleyen, Fethullah Gülen'i eleştirenlerin “psikopatik düşmanlar” olduğunu söyleyen, kumpas tetikçisi bavulcu gazeteci Mehmet Baransu'nun “ruhu iyi bir insan” olduğunu söyleyen gazeteciydi, köktendinci gazetenin yazarıydı.
Derhal hastaneye gitti.
Geçmiş olsun ziyaretinde bulundu.
Bu ziyaret medyada haber olunca, eleştirilince, Mehtap Yılmaz eleştirenler hakkında yazdı, “kuyruğuna bastıklarım” dedi, “rögar fareleri” dedi, “kurbağalar gibi vıraklıyorlar” dedi, “kuçu kuçular” dedi, “havlıyorlar” dedi, “enik ciyaklaması” dedi, “boyunları tasmalılar” dedi, “sokak köpekleri” dedi, “habis Chp'liler” dedi.