Titanik.
Asrın gemisiydi.
Batmaz deniyordu.
Batması imkansız deniyordu.
Boyutları çok büyüktü.
Rakip gemiler aşağılanıyor, ebatlarıyla alay ediliyordu, Titanik’le kıyaslanınca öbürleri anca vapur kadar deniyordu.
Yüzen saraydı.
Şatafatlıydı.
1.150 küsur kamarası vardı, altın varaklı mobilyalarla, gösterişli kristallerle, smoothilerle, lüks içinde yüzüyordu.
Bu ihtişamın özgüveni mi desek, bu laylaylom atmosferin şımarıklığı mı, orası bilinmez ama, güç zehirlenmesi yaşıyorlardı.
Bu tuhaf ruh hali, kaptanından çarkçısına, telsizcisinden kamarotuna kadar, tüm mürettebatı adeta kör etmişti, farkındalıklarını kaybetmişlerdi, değil devasa aysbergleri, burunlarının ucunu bile göremez hale gelmişlerdi.
Göremediler.
Durmak yok tam yol devam ederlerken, sancak tarafından buzdağına patlattılar.
Su sızdırmaz denilen, çeliğine çizik bile atılamaz denilen gövde, kağıt gibi yırtıldı, omurga parçalandı, batması imkansız zannedilen asrın gemisi akıl almaz bir hızla karanlık sulara gömülmeye başladı.
Herkese yetecek kadar filika yoktu.
Yolcular çaresizlik içinde nereye kaçacağını bilmeden çığlık çığlığa koşuştururken, can pazarının yaşandığı güvertede müzik vardı.
Facia ortamını sakinleştirmeye çalışan, aklınca moral vermeye çalışan, sanki her şey normal akışında yürüyormuş gibi davranan Titanik orkestrası, çalmaya devam ediyordu.
Umutsuz umuttu.
Müzik devam ettiğine göre, galiba gemi batmıyor diye düşünenler vardı, tehlikeli bir durum olsa herhalde müzik susardı diye kendi kendilerini avutuyorlardı.
Trajedinin en hazin görüntüsüydü.
E, bakıyoruz…
İnsanlar askıda ekmekle karnını doyurmaya çalışıyor, hava karardıktan sonra pazarda çıkma sebze topluyor, yağmurda ayazda ucuz kıyma kuyruğunda bekleşiyor, toplumun yarısı açlık sınırının altında yaşıyor, her iki çalışandan biri asgari ücretle geçinmeye çalışıyor, işsiz gençlerimizin hayatlarının baharında saçları ağarıyor.
Asrın liderimiz miting güvertesinde müzik eşliğinde karaoke yapıyor.
“Duyanlaraaa duymayanlaraaa, soranlaraa sormayanlaraaa…”
Titanik orkestrasıdır bu.