1930 yılıydı.
Gene böyle güzel bir yaz günüydü.
Yalova çiftliğindeydi.
Bahçıvanları gördü, ellerinde testere vardı… Hayrola?
İki katlı ahşap köşk’ün hemen bitişiğindeki çınar ağacı büyümüştü, duvara dayanmıştı, dalları üst kat penceresinden girmek üzereydi, o dalları budayacaklardı.
“Sakın” dedi, “o ağaç kesilmeyecek, bina kaydırılacak!”