Afrin yolunda şimdilik 41 evladımızı toprağa vermişken, her an kötü bir haber daha gelecek diye yüreğimiz titrerken… Cüppeli şalvarlı bir takım tiplerin Esenboğa Havalimanı’nda höttöde höttöde diye tempo tutarak topluca zikir çektiği ortaya çıktı. Kafa sallama görüntülerini sosyal medyaya servis ederek, tarikatlarının reklamını yapıyorlar.
*
1922…
Sakarya Savaşı kazanılmıştı, Büyük Taarruz’un arefesiydi, cephe karargahı Akşehir’deydi, Mustafa Kemal son denetlemeler için Konya’ya gitti.
Hiç haber vermeden, baskın yaparcasına bir medreseye uğradı.
17-18 yaşında mollalar, cüppeli sarıklı hocalarıyla birlikte avluya dizildi. Yerlere kadar eğilerek selamlama yapıyorlardı.
Büyük Taarruz için düzenli orduya asker toplanıyordu, din eğitimi adı altında medreselere saklananların en büyük korkusu buydu, ziyaretin sebebi acaba bu muydu?
Kıdemli sarıklılardan biri Mustafa Kemal’e yaklaştı, binbir yılışık övgüden sonra lafı bu mevzuya getirdi, medrese talebelerinin askere alınmamasını istirham etti.
Mustafa Kemal zaten kendini zor tutuyordu, patladı…
“Memleket harp ediyor, istiklal ve mevcudiyetini kurtarmaya çalışıyor, siz burada Arap lisanıyla vakit geçiriyorsunuz. Sizin için medrese, işgalciyi mağlup etmekten, halkı zulümden kurtarmaktan daha mı değerlidir? Millet kan içinde yüzerken, milletin çocukları cephelerde yurt için canını feda ederken, siz burada sapasağlam delikanlıları besiye çekmişsiniz” diye bağırdı!
Öfkeyle çıktı gitti.
O dönem, memleketteki medrese sayısı beş bin civarındaydı.
Her bir kişiye ihtiyacımız varken, kullanılmayan “kolordu” büyüklüğündeydi.
Mustafa Kemal otomobille uzaklaşırken yatışmamıştı, “buna son vermeliyiz” diyordu, “buna son vermeliyiz.”