500 yıldır kültürümüzün parçasıdır, mimari estetiğe sahip binaların dış cephelerine, o binanın tıpatıp aynısının minyatürü yapılır.
Aşiyan…
Kuş evidir.
Tevfik Fikret karşılayacak bugün Aşiyan'ın kapısında İlhan İrem'i, eminim…
Ve eminim, memleketin 115 yıl sonra yeniden, tıpkı “Sis” şiirindeki gibi kasvetli baskı ortamına nasıl sürüklendiğini, tıpkı “Han-ı Yağma” şiirindeki gibi, efendilerin aksırıncaya tıksırıncaya çatlayıncaya kadar yemeye devam ettiklerini konuşacaklar.
Yarım asır önce oraya defnedilen Yahya Kemal Beyatlı gelecek yanına İlhan İrem'in, eminim…
“Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul” misali, Aşiyan tepesinden bakacaklar İstanbul'a…
Nasıl böyle betonlaştırıldığını konuşacaklar.
“Sade bir semtini sevmek bile ömre değer” olan bu şehre, kimlerin nasıl ihanet ettiğini konuşacaklar.
Orhan Veli gelecek.
Attila İlhan, Özdemir Asaf, Turgut Uyar gelecek, sohbete katılacaklar.
“İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı” diyecekler, “an gelir, paldır küldür yıkılır bulutlar” diyecekler, “yalnızlık, yaşamda bir an, hep yeniden başlayan” diyecekler, “gemiler geçer uzaklardan, gönlüm güvertede sereserpe” diyecekler.
Edip Cansever gelecek, muhteşem sohbeti görünce “masa da masaymış ha” diyecek.
Laf laf açınca, asrın liderimizin şiir kaseti çıkardığını öğrenecekler İlhan İrem'den… Yahu iyi ki o günleri görmemişiz diyecekler!
Münir Nurettin Selçuk gelecek mutlaka, Çiğdem Talu'yla beraber… Toplumdaki sosyal erozyonun müziğimizi nasıl yozlaştırdığından bahsedecekler.
İftar çadırlarının gazinoya döndüğünü, iktidara şirin görünmek isteyen şarkıcıların ezan filan okuduğunu, kimisinin Akp belediyelerinde, kimisinin Chp belediyelerinde konser dilendiğini, İlhan İrem gibi biat etmeyen yurtsever sanatçılara mesela, yıllardır ambargo uygulandığını konuşacaklar.