2002 yılıydı.
Suudi Arabistan, Ecyad Kalesi'ni yıkacağını açıkladı.
Tee 1781 senesinde Mekke'de inşa edilen Osmanlı kalesiydi.
Kabe'yi korumak için, Kabe'ye hakim tepeye kurulmuştu.
Arap yarımadasının elimizden çıktığı Birinci Dünya Savaşı'na kadar Türk garnizonu olarak kullanılmıştı.
Ecdadımızın mirasıydı.
Şehitlerimizin hatırasıydı.
Dünyayı ayağa kaldırdık…
Unesco'ya şikayet ettik.
Uluslararası imza kampanyaları düzenledik.
Tbmm'de Ecyad için özel oturum yaptık, “bu yıkım Türkiye'ye küfürdür” dedik, Suudi Arabistan'ı resmi olarak protesto ettik.
Suudiler inadına yapar gibi, dozerleri getirdi, Ecyad Kalesi'ni yıktı.
Yetmedi, Türk düşmanı İngiliz casusun Cidde'de oturduğu evi restore ettiler, kapısına plaket astılar, “bu ev Türklere karşı bağımsızlık savaşı vermemize yardımcı olan Lawrence'ın karargahıdır” yazdılar.
Tam o sırada…
Türkiye'de seçim oldu.
Akp iktidara geldi.
Hükümet değişince, Türkiye Cumhuriyeti'nin Suudi Arabistan'a yönelik tepkisi bıçak gibi kesildi.
Suudi kralı, Ecyad Kalesi'nin yerine dikeceği binaların temelini attı.
Bizim hükümetin gıkı çıkmadı.
Sonra?
Ecyad Kalesi'nin yerine yedi tane gökdelen diktiler.
Zemzem kuleleri olarak tanınan bu gökdelenler devremülk şeklinde satıldı.
En yağlı müşterisi kim oldu biliyor musunuz?
Türkiye oldu!
Türkiye'ye pazarlanması için 300 daire ayrılmıştı ama, Türkiye'den daha ilk talepte 1700 daire kapış kapış gitti.
“Yeni Osmanlıyız” diyenler, “ecdadımızın devamıyız” filan diye mangalda kül bırakmayanlar, Suudilerin kapısında kuyruk olmuştu.
Sonra?
Beş sene sonra, 2007'de, Suudi kralı Türkiye'ye geldi.
Takvimde başka gün kalmamış gibi tam 10 Kasım'da Ankara'ya geldi.
Anıtkabir'e gitmedi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin protokol tarihinde bir ilk yaşandı…