Zifiri karanlık günlerdi. Fetocu polis imamlar tarafından kumpasla esir alınan Atatürkçü subaylar, hükümetteki imamların alkışları arasında, hakim-savcı cübbesi giymiş casus imamlar tarafından infaz edilmişti. Balyoz davasının mahkumiyet kararları Yargıtay tarafından onanmıştı, umutlar tükenmişti. * Ordu yenilebilir ama, halk yenilmez diye düşündük… “Sahte delillerle asrın iftirasına uğradılar, sahte kalabalık olmayalım” sloganıyla mektup kampanyası başlattık. Maltepe askeri cezaevine mektup yağdı. Sağanak… 1 milyon 300 bin mektup geldi. * Dünyanın en büyük ailesi, kendilerini yalnız hisseden, unutulduklarını düşünen kahraman evlatlarına sahip çıkmıştı. 81 şehrimizin 81'inden de mektup vardı. ABD'den Japonya'ya 54 ülkeden mektup geldi. Esir subaylarımızla halkımız arasında çağdaş akrabalıklar oluştu. Kimi yaşlımız “sevgili oğlum” diye başlıyordu mektubuna, kimisi “ağabey”, kimisi “kardeşim” diye hitap ediyordu. * Asrın iftirası, kamu vicdanında beraat etmişti. * Hem sizin onlara gönderdiğiniz mektuplar üzerinde, hem de onların size gönderdiği cevap mektuplarının üzerinde “er mektubu görülmüştür” damgası vardı. Bu damgayı vuranlar… Onur duyduğumuz general-amirallere, madalyalı albaylara akıllarınca “er” diyerek hakaret ettiklerini, aşağıladıklarını düşünüyorlardı. * Fetocular ve yandaş medya tayfası, derhal karşı saldırıya geçti. Karalamaya çalışıyorlardı. Mektup gönderen yurttaşların “darbeci” olduğunu yazan haysiyetsizler oldu. Açık açık tehdit edenler oldu.