Kenan Evren iktidardı.
Yağlıboya resim yaptı, yağcılar üşüştü. Devletten malı götüren işadamlarımız, darbecinin fırça darbelerine sahip olabilmek için açık arttırmalarda kıran kırana yarışıyordu. Sergiyi bile gezmeden, tabloları bile görmeden kapış kapış alıyorlardı, hatta “biz ödemeyi yapalım, siz hangisini isterseniz onu verin” diyorlardı. Tiko para 110 milyar liraya satılan bile oldu. Türkiye rekoruydu. Memleketin en dandik ressamı, memleketin yaşayan en pahalı ressamı olmuştu. Avangard yalakalar öylesine yalıyordu ki, kendini Picasso’yla kıyaslıyor, ne var yani bunu ben de çizerim diyordu.
*
Sonra?
Devran döndü, iktidardan ayrıldı, gene sergi açtı, bir milyar lira etiket koydu, gezmeye gelen bile olmadı, yağlıboyadan suluboyaya döndü, sadece 500 lira dedi, kimse almadı, 250 liraya indi, nafile, gene kimse almadı. Cumhurbaşkanlığı, Çankaya Köşkü’nde sergilenmek üzere portresi bulunmayan eski cumhurbaşkanlarının tablosunu yaptırmak istedi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ne başvurdu, yaşayan en pahalı ressam Kenan Evren’in tablosunu yapacak ressam bulunamadı, üniversite senatosunun kararını rektör açıkladı, “bizden mezun hiçbir ressam onun tablosunu yapmaz” dedi. İktidardayken kuşe kağıda basılan sergi kataloğu, internette nostaljik eşya olarak beş liradan satışa sunuldu, beş lira, günahını bile veren olmadı.
*
Turgut Özal iktidardı.
Papatyalar pervaneydi. Hasbahçe geceleri düzenleniyor, işadamları elini, gazeteciler kıçını öpüyordu. İcraatın İçinden programında gözümüze soktuğu tükenmez kalemi açık arttırmayla satışa sunuldu, dolmakalem bile değil, bildiğin tükenmez kalem, 20 bin dolar ödeyen oldu. Üstünde namaz kıldığı seccadesi, müzelerde sergileniyordu. O zamanlar umreye gitmek henüz moda değildi, ihale kapmak isteyen seccadeyi görmeye gidiyordu, seccadeyle fotoğraf çektiriyordu.
*