Fatih Sultan Mehmet yumurtaya bayılırdı. Tavuklu böreğine,
pirinç lapasına, kestaneli bulguruna, pidesine mutlaka yumurta
konurdu.
Kuzu etini, kaz etini, keklik etini, güvercin etini severdi. Et
yemeklerine tarçın serpilirdi.
Kelle, paça ve işkembe severdi.
Deniz ürünlerini en çok tüketen padişah Fatih Sultan Mehmet’ti.
Kekikli yılan balığı favorisiydi. Sabah sabah sarımsaklı sirkeli
soğanlı balık çorbası içerdi. Her öğününde mutlaka karides ve
istiridye bulunurdu.
Mantı bağımlısıydı. Topkapı’nın mutfak defterlerine göre, 28 gün
arka arkaya mantı yediği dönemler bile vardı.
Sofrası sebzesiz olmazdı, kış aylarında pırasa, lahana ve ıspanak
vazgeçilmezdi.
Sonbahara girerken mutlaka sarı erik çorbası isterdi.
Hayatı boyunca domates, biber, taze fasulye ve patates tatmadı.
Çünkü henüz Amerika keşfedilmemişti, bu sebzelerin anavatanı
Amerika kıtasıydı, henüz Avrupa’ya geçmemişti.
Lahana turşusunu tercih ederdi.
Yoğurdunu gümüş tastan kaşıklardı.
Hoşaflardan en çok üzüm hoşafına, şerbetlerden en çok naneli üzüm
şerbetine tezahürat yapardı, yemekle beraber içerdi. Kışın yemeğin
üstüne pekmez ve boza içerdi.
Meyveler mevsimine göre elbette değişirdi ama, armutu, narı, çağla
bademi ve inciri pek severdi, Üsküdar kaymağıyla sunulurdu.
★
Topkapı mutfağı elbette sadece padişahı doyurmuyordu, beş bin
kişiye yemek çıkıyordu.
Aşçıbaşı, sakabaşı, ocakbaşı, kebapçı, tatlıcı, hamurcu, pilavcı,
balıkçı, bamyacı, perhizci, helvacı, kasapbaşı, yoğurtçu, sütçü,
sebzeci, tavukçu, simitçi, buzcu, karcı vardı.
1490 yılında mesela, Topkapı Sarayı’nın mutfağına 17 bin koyun, 410
ton un, 200 ton pirinç alınmıştı.
1573 yılında mutfaktan beslenen boğaz artmış, alınan koyun sayısı
35 bine, un bin tona, pirinç 730 tona çıkmıştı.
1660 yılında ise artık 10 bin kişiye yemek hazırlanıyordu,
neredeyse günde 3.5 ton et, bin ton pirinç tüketiliyordu.