Gece kuşuydu.
Sabah saat 5’ten önce yatmazdı.
Uykuda geçirdiği zamana acıyordu.
“Uykusuzluk hapı” hayal ediyordu.
“Hayat pek kısa, çocukluk ve mektep hayatın bir kısmını alıyor, geriye kalanı da uyku yarıya indiriyor. Tababet, insanları uyutmak için pek güzel ilaçlar yaptı. Uykusuzluğu giderecek ve uykunun vücuda verdiği istiharat gıdasını verecek komprimeler icat edilse ne güzel olur. Bir gün bu da olacaktır” diyordu.
Hayatı ertelemezdi.
Dolu dolu yaşardı.
Saklısı gizlisi yoktu.
“Kötü ruhlu kişiler dedikodumu yapmaya kalkıp, Mustafa Kemal dün akşam içki içmiş, dans etmiş derlerse, evet içti, evet dans etti cevabını verin. Her şeyi, günahı da sevabı da açık yapmak gerekir. Ne yapacaksak daima milletin gözünün önünde yapacağız” diyordu.
Tokatlıyan'a Pera Palas'a Garden Bar'a Rose Noir'a giderdi.
Yaz aylarında Büyükada Anadolu Kulübü favorisiydi.
Kış aylarında Park Otel'in akşam yemeklerini çok severdi.
Dolmabahçe'den çok sıkılırdı.
Saraydan kaçıp, tek başına bir eğlence mekanına gidebilmesi “harekat planı” gerektiriyordu.
Çünkü parası yoktu!
Maaşı hep yaverlerindeydi, ödemeleri daima onlar yapıyordu.
Gene böyle çok sıkıldığı bir gün, başyaver Rusuhi'yi aradı, bulamadı.
Yaver Celal Üner'i buldu.
“Bana biraz para lazım” diyemedi… “Şu masanın üstüne biraz bozuk para bırakın, hizmet eden çocukları sevindirmek istiyorum” dedi.
Güya hizmetliler için cep harçlığı istemişti.
Yaver Celal tecrübesizdi, durumu kavrayamadı, hakikaten bir avuç dolusu bozuk parayla geri geldi!
Masanın üstüne 1 liralık, 2.5 liralık bozuk paralar bıraktı.
Mustafa Kemal havanın kararmasını bekledi. Bozuk paraları cebine doldurdu, sırtına bir ceket aldı, yürüyüş yapıyormuş gibi dış kapıdan çıktı, ilk gördüğü taksiyi çevirmesiyle kaybolması bir oldu.