Deniz Yusuf Hüseyin Orada asıldılar. * Ulucanlar cezaevi… İktidar gücünü eline geçiren tiranların, kendisi gibi düşünmeyenlere, kendi halkına nasıl vicdansızca zulmettiğini gösteren, utanç müzesi. – Bülent Ecevit, Muhsin Yazıcıoğlu, sağcı solcu, orada yattılar. – Darağacı var, orijinal. Yağlı urgan. Devrimci Necdet Adalı, ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu, suçsuz olduğu halde yalan raporla tutuklanıp, henüz 17 yaşındayken, yalan raporla yaşı büyütülerek ipe gönderilen lise öğrencisi Erdal Eren… Orada idam edildiler. * Nazım Hikmet, Kemal Tahir, Necip Fazıl Kısakürek, Fakir Baykurt, Halikarnas balıkçısı Cevat Şakir, Yaşar Kemal, Yılmaz Güney, İsmet İnönü'nün gazeteci damadı Metin Toker, Cüneyt Arcayürek, Behice Boran, Sabiha Sertel, hep oraya tıkıldılar… Ard arda kaç zemheri / kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu / dışarda gürül gürül akan bir dünya / bir ben uyumadım / kaç leylim bahar / hasretinden prangalar eskittim / Ahmed Arif, orada eskitti o prangaları. * Tecrit hücresi var. Nasılmış acaba diye hissetmek istersen, kelepçelenip içeri tıkılıyorsun, drann diye örtüyorlar demir kapıyı, bir saat kalıyorsun. Anlıyorsun, saat denilen kavramın, aslında seneden uzun olduğunu. * Ki, o tecrit hücresinden çıkınca şöyle yazmıştı Nazım… “Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar, ve ben, ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak, bu kadar mavi, bu kadar geniş olduğuna şaşarak, kımıldamadan durdum, sonra saygıyla toprağa oturdum, dayadım sırtımı duvara, bu anda ne düşmek dalgalara, ne baş aşağı, ne baş yukarı, bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım… Toprak, güneş ve ben, bahtiyarım.”