Gene böyle bir Nisan ayıydı.
10 sene önce…
Profesör Türkan Saylan’ın evi basıldı.
Bütün semt polis ablukasına alındı.
Yedi saat arama yapıldı.
Güya suç delillerine suçüstü yapılıyordu.
Yandaş medya salyalarla saldırıyordu, “terörist, darbeci, misyoner,
Amerikan ajanı, dinsiz, fahişe, lezbiyen” olduğu yazılıyordu.
★
Oysa… Ömrünü cehaletle mücadeleye adayan Profesör Türkan Saylan, Atatürk ilkelerini ve devrimlerini korumak ve yüceltmek amacıyla kurulan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin başkanıydı, 36 bin kız çocuğumuzun hayatına dokunmuştu, okumalarını, meslek sahibi olmalarını sağlamıştı, 30 bin üniversite öğrencisine burs veriyordu, 28 kız yurdu yaptırmıştı, 56 okul yaptırmıştı, Kardelen projesiyle, Baba Beni Okula Gönder projesiyle toplumsal bilinci artırmıştı.
★
Maşa olarak kullanılan polisler, evinin odalarını eşyalarını
didik didik ederken, o kocaman yürekli narin kadın, ruhumuza açılan
çiçekli penceresine çıktı, gülümseyerek el salladı…
“Demokrasi kazanacak” dedi.
“Hukuk kazanacak” dedi.
“Bana yapılanlara kızmam, hiç aldırmam ama, Türkiye’yi bu kadar
küçük düşürmeye kimsenin hakkı yok” dedi.
“Hırsızlığa, yolsuzluğa, üçkağıtçılığa, sömürüye muhalifiz, biz
onurumuzla yaşıyoruz” dedi.
★