Yunus Emre'yi okul kitaplarında sansürlediler, 8 kıtadan oluşan şiirini 7 kıtaya indirdiler, “cennet cennet dedikleri, birkaç köşkle birkaç huri, isteyene ver onları, bana seni gerek seni” mısralarını yokettiler.
Steinbeck'in Fareler ve İnsanlar'ını sakıncalı bularak, yasakladılar.
Dünyanın en ünlü çocuk romanı Şeker Portakalı'nı erotik buldular.
İlkokul öğrencilerine tavsiye edilen 100 temel eseri değiştirdiler, Heidi dua ederek huzur buluyor, Pollyanna Allah'ın bahşettiklerinin kıymetini biliyor, Pinokyo teşekkür etmek yerine, Allah razı olsun demeyi tercih ediyor, Üç Silahşörler'deki Aramis hidayete eriyor, La Fontaine'in tilkisi bile Allah yolunu açık etsin diyor.
Zeki Müren kasetlerini, Mozart cd'lerini, Suna Kan'ın konser biletlerini Ergenekon davasında delil yaptılar.
Kırıkkale cezaevinde mahkumlar boncuklarla Pir Sultan Abdal resmi yaptı, “örgüt lideri” diyerek Pir Sultan Abdal'ın resmine el koydular.
İçki içiliyor diye tekbir getirerek İdil Biret'in Topkapı Sarayı'ndaki konserine saldırdılar.
Ecdadımıza saygısızlık yapılıyor diye İstanbul bineali kapsamındaki sergiye saldırdılar.
“Adile Naşit'in ninni okuduğu Türkiye kabustu” diyerek, dünyanın en güzel insanı Adile Naşit'in aziz hatırasına bile dil uzattılar, intikam duygularıyla Adile Naşit'i bile hedefe koydular.
“Kemal Sunal bu ülkeye zihinsel anlamda yapılmış en büyük kötülüktü, filmleri zekaya hakaretti” diyerek, Türkiye'nin yüzünü güldüren, Türkiye'nin ortak paydası Kemal Sunal'a bile saldırdılar.
Mübarek üç aylar Recep, Şaban, Ramazan'a lakaplar takmak suretiyle, dini değerleri aşağıladığı iddia edilerek “İnek Şaban” hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundular.
“Shakespeare müslümandı, esas adı şeyh pir'di” diyen, kafasında fesle dolaşan tımarhanelik arkadaşı “kültür adamı” sıfatıyla sarayda ağırladılar.