Ilık bir bahar akşamıydı. Ankara'daki ABD elçiliğinin bahçesindeki koltuklarda seçkin misafirler oturuyordu. Sinema perdesi kurulmuş, ışıklar kapatılmıştı. Celal Bayar, Adnan Menderes, iktidardaki demokrat parti'nin bakanları, ellerinde kadehler, suratlarında gururlu bi gülümseme, film seyrediyorlardı. Başrolde cumhurbaşkanımız vardı. Eisenhower çağırmış, Celal Bayar da İngiltere'den yola çıkan Mauritania gemisine binerek, ABD'ye varmıştı. Ike lakabıyla tanınan general başkan, bizim cumhurbaşkanına Beyaz Saray'da yemek yedirmiş, göğsüne “Amerikan liyakat lejyonu madalyası” takmış ve burada yaptığı konuşmada “Türk milletinin istikbalini alakayla takip etmemiz gerekiyor” demişti. Sonra da “hadi gez dolaş biraz” diyerek, altına özel uçağını vermiş, New York, San Fransisco, Los Angeles, Chicago, Las Vegas, tam 33 gün avantadan gezdirmişti. Yüce Türk basını o zamanlar da yalakaydı, “reisicumhurumuz el üstünde tutuldu, baştacı yapıldı” manşetleri atmıştı. Gidiş geliş yol dahil, 50 gün memleketten ayrı kalan reisicumhurumuz, İstanbul'da ve Ankara'da davul zurnalarla karşılanmıştı. ABD'nin o zamanki Ankara elçisi Avra Warren, bu seyahati siyah-beyaz kaydetmiş, bahçeye sinema perdesi kurmuş, alayını toplamış, ellerine kadehleri verip, ışıkları kapatmıştı. * Film böyle başladı. * Pek sürükleyiciydi. O kadar beğenildi ki, yeni film çevirmek için Adnan Menderes de gitti. İsmet İnönü gitti. Cevdet Sunay gitti. Nihat Erim gitti. Bülent Ecevit üç defa gitti. Süleyman Demirel beş defa gitti. Kenan Evren gitti. (Kenan Evren gittiğinde ABD başkanı artist Ronald Reagan'dı, Kenan Evren'e Beyaz Saray'da yemek verirken jest olsun diye artist arkadaşı James Steward'ı da çağırdı, sofraya oturttu, bizim cumhurbaşkanı James'i tanımadı, emekli NATO generali zannetti, sizi tekrar gördüğüme sevindim filan dedi, Ronald'la James bozuntuya vermedi.) Turgut Özal altı defa gitti. Tansu Çiller üç defa gitti. Mesut Yılmaz gitti. Kevin Costner'ı Çankaya Köşkü'nde ağırlayan George Clooney de gitti. Abdullah Gül yani.