İnsanın sınırları var.
Mesela, kulağımız 20 ila 20 bin hertz arasındaki sesleri duyabilir.
20'den azsa, 20 binden çoksa, duyamayız.
Halbuki o sırada ses vardır.
Ama algılayamayız.
Gözümüz de böyle.
Sınırları var.
Sadece 400 ila 700 nanometre arasındaki ışığı görebiliriz.
Sınırlarımızın dışında kalan kızılötesini-morötesini algılayamayız.
Uzaktan kumandanın düğmesine basarız, şak diye televizyon açılır, şak diye kanal değişir, aslında o sırada kumandadan televizyona ışık gider ama, göremeyiz.
Doğrusu eskiden bilmiyorduk ama, özellikle son 10 yılda Türkiye'de yaşayarak öğrendik ki, insanın “hayret sınırı” da var.
Chp genel başkanı mesela, tarihimiz boyunca duyulmamış bir iddiada bulunuyor, “saray çevresinden 200 kişi yurtdışına kaçış planı yapıyor” diyor, kimse hayret etmiyor iyi mi…
Kimseye şaşırtıcı gelmiyor.
“Abd'ye bir milyar lira kaçırdılar” diyor, kimse yadırgamıyor.
Çünkü…
Normal bir ülkede yaşanabilmesi hayal bile edilemeyen her türlü kepazelik yaşandı bu ülkede, anormallikler normalleşti.
Rezillik arsızı olduk maalesef.
Yolsuzluk arsızı olduk.
Skandal arsızı olduk.
Kul hakkı yiyenlerle Ayasofya'nın kapısını yiyenler arasına sıkıştık, başımıza gelenlerle başa çıkamadığımız için, duyarsızlık arsızı olduk.
Ayıbın ayıplanmadığı, utanmazlıktan utanılmayan, ahlaksızlık kavramının tedavülden kalktığı bir toplum olduk.
Mahcubiyetin sözlük anlamının bile unutulduğu, kötülüğün sıradanlaştığı, hırtlığın, hödüklüğün, hamlığın, çirkefliğin, sakilliğin, zevksizliğin, görgüsüzlüğün, terbiyesizliğin itibar gördüğü, lümpen küstahlığının, zırcahil cesaretinin, ikiyüzlülüğe bile razıyız, binbir suratın meziyet sayıldığı bir toplum haline geldik.
Ucuz ekmek kuyruğunda bekleşen insanların, ay'a gidiyoruz diyenleri hiç tepki vermeden dinlemesinin sebebi, hayret eşiğinin aşılmasıdır.