Sokaklarında tehlikenin kol gezdiği, sefalet yatağı bir kenar mahallede, camları kırık metruk binada yaşıyorlardı. Annesinin karnı burnundaydı, bodrum katta çamaşır yıkarken sancılandı, babası çığlığı duyup yardıma koştu ama, ne hastaneye yetişebilmek için otomobilleri vardı, ne de taksiye verecek paraları… Oracıkta, yere serilen kirli bir havlunun üstüne, merdiven altında doğdu.
*
Annesi uyuşturucu bağımlısıydı. Babası, torbacı tabir edilen hap satıcısıydı. Beş kardeşin en küçüğüydü, beşi de crack kullanıyordu, beşi de suç dünyasının göbeğinde, intiharın eşiğinde dolaşıyordu. Henüz 10 yaşındayken, sahipsiz şekilde sokaklarda büyürken, kendisinden üç yaş büyük ağabeyi sırtından vurularak öldürüldü. Cenaze töreni bugün bile gözünün önünden gitmiyor… Ağabeyi tabutun içinde Chicago Cubs takımının beyzbol formasıyla yatıyor, tabutun başındaki annesi ise, bileklerinden kelepçeli vaziyette, polislerin arasında ağlıyordu. Çünkü… Annesi o sırada gene hapisteydi. Oğlunun cenazesine katılması için polis nezaretinde getirilmişti.
*
Çocukluk döneminde annesi-babası, hatta ağabeyleri habire içeri giriyor, ortada kalıyor, akrabalarının yanına sığınıyordu. Neticede kendisi de “aile mesleği”nden tutuklandı, ıslahevine düştü, üç sene yattı. Ziyaretine bile ailesinden kimse gelemedi, çünkü, kendisi demir parmaklıkların arkasındayken, annesi, babası ve üç kardeşi de hapisteydi.
*