‘İlk’lerin
seçimine gidiyoruz.
En önemli kıstas,
önümüze iki sandığın kurulacak
olması…
Yerel seçimlerdeki
gibi…
Birinde hükûmeti
yönetecek ‘Başkan’ı, öbüründe partilerinin
gücünü
belirleyecek milletvekillerini oylayacağız.
Bu ayrım, en önemli
nokta…
***
Eski sistemdeki
gibi “Lideri seviyorum ama, partiye istemeye istemeye
oy veriyorum” durumu yok.
Veya tam tersi…
Seçmen partisini desteklemek
istiyor, ama lideri beğenmiyorsa onu
sandıkta cezalandırma yolu da açık.
Lider, doğal
sürecin gerektirdiği şekilde adaysa
tabii…
Milletvekili sandığında
partisine çıkan oy, kendi ismine verilenden daha fazla olan lider,
artık o koltukta oturabilir mi?
Hele ki, seçilemediğinde
milletvekilliğinden de olacaksa…
Bu sebepledir
ki, Yeni Cumhurbaşkanlığı Hükûmet
Sistemi, iddialı ve gerçek
liderliğin ‘aday olup
olmamasıyla’ ölçüleceği bir sistem.
***
Şimdi gelelim
ittifaklara…
Yüzde 50’yi almak her
babayiğidin harcı değil…
O yüzden partiler, kendisine en
yakınla gücünü birleştirmek zorunda…
Zaten bu yolun gideceği yer,
eninde sonunda iki partili sistem...
Dışarıda kalanın keyfi
bilir.
***
Burada parantez açmakta yarar
var…
Koalisyon benzetmeleri tamamen
hikâye…
Bakın, örneğiyle
ortada…
Kim kiminle iş tutacaksa,
pazarlığa baştan oturuyor.
‘Birlikte iş
yapabilirler mi, yapamazlar mı?’ en başından millet
görüyor, sandığa tabloyu net biçimde değerlendirerek
gidiyor.
Öyle 7 Haziran’daki gibi yüzde
24 oy almış bir partinin, yüzde 41 oyla seçimden birinci çıkmış
partiyi saf dışı bırakıp hükûmet kurma rüyaları, yeni sistemde
mümkün değil.
Tabanları ve fikirleri uyuşan
partiler, ortak müşterekte bir araya geliyorlar, o
kadar…
Hem ‘toplumsal
mutabakat’ deyip durmuyorlar mıydı?
İşte mutabakat…
***
Evet, Türkiye’de
sistem nihayet değişiyor…
Bu değişimi okuyamayanları,
eski alışkanlıkları sürdürmek isteyenleri ise kâbus dolu günler
bekliyor…
***
24 Haziran
öncesi tabloya gelecek olursak
eğer…
AK
Parti-MHP-BBP’nin yer aldığı Cumhur
ittifakında Cumhurbaşkanı adayı belli…
Erdoğan’ın tek başına yüzde
50’nin üzerinde garanti oyu var zaten.
Çetin imtihanlardan başarıyla
geçmiş, Türkiye’ye kalkınmada çağ atlatmış, her kesimi kucaklamış,
güvenini kazanmış, ülkenin umudu olmuş, terörle mücadelede, ülkenin
menfaatlerini korumada nerede durduğu belli, güçlü bir
karakter.
Elindeki gücü sadece Türkiye
için değil, dünya üzerindeki mazlumların hayrına kullanmış, yeri
geldiğinde dünyayı yöneten ‘zorba güç’lere kafa tutmuş, dik
duruşuyla, aklını kullanmaktaki yeteneğiyle başka toplumların bile
hayranlığını kazanmış idealist bir kimlik.
Daha da iyi olan şu
ki, aday aynı zamanda ittifak partilerinden birinin
lideri…
Yani seçildikten sonra
partisine ve Meclis grubuna hükmetme gücü var.
Önündeki tek
risk; ikinci sandık…
Yüzde 50’yi aşan oy gücüne
rağmen, MHP ve BBP’nin uzattığı eli geri çevirmeyen Erdoğan,
Cumhurbaşkanlığı sandığında değil ama, milletvekili sandığında
sıkıntı yaşayabilir.
Sebeplerden biri; bugüne kadar
AK Parti’ye oy veren seçmenin, 15 Temmuz’dan bu yana AK Parti’ye
şartsız destek veren MHP’yi ödüllendirme güdüsü…
İkincisi; “Ben
Erdoğan’a oy veriyorum ama, AK Parti teşkilatlarına
kızgınım” diyen seçmenin, Erdoğan’ı ayrı tutup, AK
Parti’yi cezalandırma dürtüsü…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunu
görmüş olacak ki, önceki gün milletvekilleriyle yaptığı toplantıda
bu uyarıyı yaptı, “Meclis’te de güçlü olmalıyız. Buna
göre çalışın” talimatı verdi.
Şu gerçeği görmek lazım ki,
ittifak bile yapmış olsanız, hiçbir parti oylarının bir başka
partiye kaymasını istemez…
Çünkü gücünü
zayıflatır.
Bakın, yüzde 50 oyu olan,
neredeyse seçilmeme riski bulunmayan lider bile bu gücü verecek
iradenin tamamen seçmende olduğunu söylüyor, milletvekili
sandığında AK Parti’ye mühür basmaları için milletin gönlünün
kazanılmasını istiyor.
***
Gelelim
diğerlerine…
CHP, HDP, İP, SP…
Her an bir seçim kararı
alınabileceğini bile bile Akşener’in partisi hazırlıksız
yakalandı.
‘Kendisine
özel’ bir yasal düzenlemeyi AK Parti ve MHP’nin
çıkarmasını bekliyor.
Üniversite sınavına bir dakika
geciken çocuklar bile içeri alınmazken, Akşener mağdur edebiyatı
yapıyor.
Bugün İyi Parti’ye böyle bir
yol açılsa, yarın öbür gün bir başkası da isteyecek, işin suyu
çıkacak.
AK Parti her şeye rağmen bu
düzenlemeyi yapmak istiyor ama, MHP karşı çıktığı için iki arada
bir derede…
Oldu oldu, olmadı Akşener’e 100
bin imzayla aday olma yolu açık zaten...
İşin nereye varacağını
önümüzdeki günler gösterecek.
***
CHP’nin hâli ise içler
acısı…
Partinin genel başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu, yukarıda bahsettiğim ‘gerçek
liderlik’ imtihanında sınıfta kaldı.
Hem Erdoğan’ı 24
Haziran’da kesin yıkacaklarını
söylüyor, hem de aday olmaktan çekiniyor.
Akşener’deki öz güvenin
kırıntısı bile CHP liderinde yok…
O harıl harıl başka aday
arıyor.
Peki, aradığı ne?
Ülkeyi 5 yıl tek başına
yönetecek bir lider…
?