Az gittik, uz gittik…
Dere, tepe aşıp geçtik…
Döndük, dolaştık…
Başladığımız yere geldik.
***
Hikâyemizin
başında, 28 Şubatçılar denen bir güruh
vardı.
60 ve 80 darbesinin de
mimarlarıydı.
Çatık kaşlı, koyu Kemalist
amcalardı.
Masallar
ülkesini sözde irticacı ‘kötü’
adamlardan koruyorlardı.
Yani hedefleri din ve
dindarlardı.
Dindar ama, hangi
dindarlar?
***
Halkın aklını karıştıracak
girift senaryolar hazırlamışlardı.
TV ekranlarında Fadime Şahin
gibi sahte mağdurlara, Ali Kalkancı tiplemesinde sahte şeyhlere
haftalarca tiyatro oynatmışlardı.
Bunun karşısına
da ‘alternatif dindarlığı’ oluşturacak
figürler koymuşlardı.
Başında da mutlaka Prof. unvanı
vardı…
Yaşar Nuri Öztürk gibi…
***
Bunlar 1.400 yıldır süregelen
dinî hükümleri beğenmez, siz dininizi şöyle yaşayın diye öğütte
bulunurlardı;
- Kadınların başını kapatması gerekmez.
- Namazı üç vakit kılsanız da olur.
- Hadislerin çoğu sahte.
- Tavuk da kurban edilebilir.
- Haşa “Namaz ümmetin başına bela edilmiştir” gibi…
Daha neler, neler…
***
Bunlar sadece dinî vecibeleri
alaya almakla kalmaz, Osmanlı padişahlarına da her hakareti
yapardı.
Asırlardır Ehl-i sünnete uygun
yaşayan, dört kıtada bunun mücadelesini veren Türk milletine
inanılmaz nefretleri vardı.
Bu mutlaka bozulmalıydı,
değişmeliydi.
Kılıfları da sözde
Atatürkçülüktü…
***
İhlas’ın başına gelenleri
yazarken anlatmıştım…
Muhafazakâr Anadolu insanının ve
sermayesinin üzerinden silindir gibi geçen 28
Şubatçılar, aynı dönemde FETÖ’cüleri
Genelkurmay Karargâhında ağırlıyor, FETÖ elebaşı ile
birlikte karşılıklı birbirlerine iltifatlar yağdırıyordu.
Bütün hedefleri, Ehl-i sünnet
omurgaydı…
Bu yüzdendir ki, koyu dindar
gibi görünen ve ‘şeklen’ 28 Şubatçılara sert çıkışları olanlar
bile, hedef Ehl-i sünnet gruplar, cemaatler olduğunda Kemalistler
ve Fetullahçılarla iş birliği yapıyordu.
***
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun
üç milletvekili, o dönemin sağdaki en güçlüsü Türkiye gazetesinin
manşetleriyle 11 ay direnen Refah-Yol hükûmetini yıkan şebeke,
kısmen amacına ulaşmıştı.
Hazine yağmalandı, bankalar
hortumlandı…
Refah-Yol’a destek verenlere her
türlü bedel ödetildi.
Tamamı milletin sermayesi
şirketler batırıldı, bir daha ayağa kalkamamaları için her şey
yapıldı.
28 Şubat darbesinde ABD,
İngiltere ve İsrail’in parmağı vardı.
Sonuç da en fazla onlara
yaradı.
Türkiye 400 milyar lira zarara
uğratıldı.
Bu buhran, AK Parti’yi iktidara
taşıdı.
Umut güneşi, bir kere daha
doğmuştu.
***
Hikâyemizin en güzel sayfası
açılmıştı belki de…
Kahramanımız, 28
Şubat’ın en büyük mağdurlarındandı…
‘Kefenimi giyerek yola çıktım’
diyen Recep Tayyip Erdoğan’ın cesur liderliğinde, dindarlar
üzerindeki baskı ve yasakların tamamı süreç olgunlaştıkça
kaldırıldı.
Azgın azınlığın halk üzerindeki
tahakkümü zayıflatıldı.
Fakat iş birlikçiler dikkatten
kaçmıştı.
Çünkü onlar, güya alnı secdeye
gidenlerdi.
Oysa biraz dikkatli bakılsa,
Yaşar Nuri Öztürk’ten çok daha ileri gittikleri, aynı yolun yolcusu
oldukları görülecekti, görülmedi.
Hiç değilse 28 Şubat’ın Kemalist
kanadı tarafından mağdur edilenlerin durumuna bakılsa, aynı kişi,
grup ve yapıların ilginç bir benzerlikle FETÖ tarafından da hedefe
konulduğu ve böylece 28 Şubat’ın devam ettirildiği fark edilse
belki işler bugünkü noktaya gelmeyecekti.
Ama oldu…
Bakın, bugün bile 28 Şubat’tan
onlarca hükümlü cezaevlerinde…
Onları orada tutan güç
neydi?
***
Dahası var…
28 Şubat darbesini yapan ve
yaptıran kimse yok içeride!..
Aksine, mağdur, kahraman
edasıyla etrafta dolanmaktalar…
15 Temmuz gecesi sokağa çıkıp
FETÖ darbesini engelleyen dindar, milliyetçi kesimi FETÖ’cülerle
bir tutup, kendileri hızla devlette kadrolaşmaktalar.
En çok istedikleri yer de
TSK…
O yüzdendir ki, Alevi
mezhepçiliği yapan bazı yayın organları, her gün dindar ve
milliyetçileri hedef almakta…
Bu demektir ki, hikâyemiz başa
sarmakta…
***
E hiç değilse FETÖ’den
kurtulsaydık!..
Siyasetten elini ayağını
kesseydik, sermayesini bitirseydik…
En büyük amacı ‘Ilımlı İslam’la’
dini bozmak olan bu örgütün emellerine son verseydik, değil
mi?
Görünen o ki, daha çok
bekleriz…
FETÖ borsası kurulmuş, en
bilindik FETÖ’cüler birer birer şirketlerini geri alıyor.
Yarın öbür gün uluslararası
tahkime gidip devlete tazminat ödetirlerse hiç şaşırmayın.
Bu davaların kaybedilmesinde;
delillerin yok edilmesi, bilgi ve belgelerin sızdırılması
ihtimalini de yabana atmayın.
***
Gelelim siyasete…
Birkaç milletvekili, danışman
dışında bu alana zaten dokunulmadı.
FETÖ’nün din üzerinde yürüttüğü
çalışmaları ise birileri sırtlanmış, faaliyetleri kesintisiz devam
ediyor.
28 Şubat’ta hedef nasıl ki Ehl-i
sünnet omurga ise….
Yaşar Nuri Öztürk gibi FETÖ de
burayı yıkmaya çalıştı ise…
Aynı çaba bugün de, hem de
iktidarın içinden ya da yakınından birilerinin eliyle
sürüyor.
İşte bu sebepledir ki, kimileri
çıkıp “Gülen nedamet getirip pişman olsun. Gelsin dinî
faaliyetlerini sürdürsün” diyebiliyor.
Yani, FETÖ’nün din anlayışıyla
bunların zihniyeti arasında bir fark görünmüyor.
Üstelik bunu söyleyen, kızı 28
Şubat döneminde Meclis’te mağdur edilen bir baba…
Hadi gel de çık işin içinden,
nasıl çıkılacaksa…
***
Şimdi asıl soru şu;
Mevzu din ve dindarlar üzerinde
reforma gelince, kaç kişi FETÖ’cüler ve 28 Şubatçıların hocası
Yaşar Nuri Öztürk gibi düşünüyor?
Din konusunda ahkâm kesecek
bilgi ve birikime sahip değilim ama, din ve dindarlar üzerinde
bunca zamandır oynanan oyunları okuyacak zekâya sahibim…
Gördüğümü söyleyeyim, durum
vahim…
FETÖ’ye sadece iktidarla kavga
ettiği, Erdoğan’ı yıkamayınca darbeye kalkıştığı için kızanlar mı
FETÖ ve 28 Şubatçılarla mücadele edecek?
Bırakın Allah aşkına…
Not: FETÖ’ye ait kayyum atanan
şirketlerden bugüne kadar sadece Boydak
Holding’in müsaderesine,
yani hisselerinin devlete
geçmesine karar verildi. Bunu sağlayan ekip daha
sonra tasfiye edildi!