AK Parti için “Kimi
koysam seçilir” dönemi bitti.
CHP’nin sağa yakın aday formülü
tuttu.
Seçmen, ne kadar bilinçli oy
kullandığını her pusulada ayrı
partiye mühür basarak gösterdi.
Partilerin
değil, ittifakların önemli
olduğu yeni sistem oturdu.
Partiler safını belli etti, taşlar
yerli yerine yerleşti. Muhafazakârların bir bölümünün CHP ile,
milliyetçi bir kesimin HDP ile problemi olmadığı
tescillendi.
İstanbul ve Ankara sonuçları; PKK,
FETÖ, DHKP-C gibi örgütler ile bu örgütleri yöneten üst aklı
kesinlikle sevindirdi.
Kandil’deki, Pensilvanya’daki
terör elebaşlarının mesajlarının bile sol seçmeni vazgeçirmediği
anlaşıldı.
Solda oy kayması olmadığı,
propagandaların sadece sağ seçmeni etkilediği ortaya
çıktı.
CHP nasıl sağ seçmeni kazanmaya
çabalıyorsa, AK Parti’nin de vatansever solcuları kazanmak için
çaba harcaması gerektiği görüldü.
Millet İttifakı daha iyi organize
oldu, birbirlerinden koltuk almadı, özellikle batıda adaylara
neredeyse firesiz destek sağlandı.
Doğuda yatırım ve hizmetler
karşılık buldu, batıda ideolojik söylemler, şirin mesajlar prim
yaptı.
Büyükşehirlerde 25
yıl önceki CHP yönetimlerinin unutulduğu, eskiye ait
hatırlatmaların karşılık bulmadığı ortaya çıktı.
Sosyal medyadan yayılan birkaç
videonun ve toplu ulaşım araçlarında fısıltı gazetesiyle yayılan
propagandaların milyonların toplandığı mitinglerden çok daha etkili
olduğu görüldü.
Mağduriyet, soğukkanlılık,
yüzleşme her zamanki gibi prim yaptı.
Sarılma ve kucaklamanın, şehrin
geleceğini belirleyecek projelerden daha etkili olduğu sonucu
sandığa yansıdı.
AK Parti döneminde yetişen
gençlerin CHP’ye neden daha sempatik yaklaştığı en kazık soru
olarak karşımıza çıktı.
Seçmenin “Biraz da
diğerleri yesin” eğilimi, toplumdaki tehlikeyi gözler
önüne serdi.
Küskün ve öfkelilerin en azından
bir sandıkta AK Parti’yi cezalandırmaktan vazgeçmediği
görüldü.
AK Parti teşkilatlarının eski
heyecanını kaybettiği, değişim ve dönüşüm esnasında hatalar
yapıldığı, küskünlerin ağır hasarlara yol açtığı ortaya
çıktı.
İktidar partisi
için çok acil durumunu gözden geçirme
mecburiyeti doğdu. Koltuk kaybetse de, oy oranı korunarak, hata ve
eksiklerini gidermesi için zaman tanındı.
Muhtar seçmek için
kaydını başka şehirlere taşıyan seçmene
çare bulunması zaruret oldu.
CHP için oy çalmanın veya seçimde
usulsüzlük yapmanın dert edinilecek bir problem olmadığı
anlaşıldı.
FETÖ’nün bürokraside ve siyasette
dipdiri ayakta olduğu gerçeği yüzümüze çarptı.
İnsan öldürmekten çekinmeyen terör
örgütlerinin, oy çalmaktan zaten imtina etmeyeceği acı bir
tecrübeyle kayıtlara geçti. Baştan alınmayan tedbirin, sonradan işe
yaramayacağı görüldü.
Seçim sistemi ne kadar sağlam
olursa olsun, hırsız içerideyse kapının kilit tutmadığı
anlaşıldı.
İktidar partisi sistemli bir oy
hırsızlığı ile karşılaşınca, kendini savunmasının ne denli zor
olduğu tecrübe edildi.
YSK’nın iktidarın emriyle hareket
etmediği gözler önüne serildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a
‘diktatörlük’ suçlamaları, muhalefetin bir daha ağzına alamayacağı
biçimde çöp oldu.
Üst aklın Türkiye’de kontrolü
elinden bırakmadığı, toplum mühendisliğinde ne kadar maharetli
olduğu yeniden anlaşıldı.