Türkiye, yedi ay önce tecrübeli Ankara gazetecisi Batuhan
Yaşar’ın bu sayfalarda gündeme getirdiği çok önemli bir bilgiyle
sarsılmıştı.
Darbe gecesi Akıncı Üssü’nde suçüstü yakalanıp, esrarengiz bir
şekilde serbest bırakılan Adil Öksüz’ün, sırra kadem basmadan önce
son görüşmeyi ABD İstanbul Başkonsolosluğu ile yaptığı tespit
edilmişti.
Nitekim aynı bilgi, ertesi gün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın
açıkladığı HTS kayıtlarıyla da tescillendi.
ABD Büyükelçiliği, “Vize iptali için” aradık diye bu işten
sıyırmaya çalışsa da, inandırıcı olmadı…
Konsolosluğun santral numarasından gerçekleştirilen arama, 21
Temmuz’da, saat 10.22’de yapılmıştı…
Yani, her yerde didik didik aranan Öksüz, darbeden 6 gün sonra ABD
Konsolosluğu ile konuşuyor ve bu görüşme sonrası bir daha kimse ona
ulaşamıyordu.
***
Mevzu, ilerleyen günlerde Türkiye’nin gündeminden düşse de yargı ve
istihbarat işini yapmaya devam etti.
Nitekim, Türkiye-ABD hattında bu hafta dikkat çeken gelişmeler
oldu.
İlk adım Hürriyet üzerinden geldi.
Çarşamba günü Sedat Ergin’in köşesinde, ABD’nin Türkiye’ye yaptığı
‘kıyak’ vardı.
Bugüne kadar bir türlü FETÖ darbesine ikna olmayan Washington,
elimizdeki en kritik isim olan darbenin üç numarası, Adil Öksüz’ün
sağ kolu Kemal Batmaz’ın, 1 Ocak 2016’da ABD’ye girerken, FETÖ
elebaşının evinde kaldığını itiraf ettiği belgeyi Türk Emniyeti’ne
vermişti...
Hoş, darbe gecesi Akıncı Üssü’ndeki 143. filoda yakalanması zaten
her şeyi anlatıyordu ama, yine de Gülen’le ilişkisini ortaya
dökmesi açısından önemliydi…
En azından FETÖ’yü besleyen ABD nezdinde…
***
Şaşırıp kalmıştık, ABD nasıl böyle bir adım attı diye…
Öyle ya, niye yapmıştı?
Tam alkışlayacaktık ki, aynı gün bir başka önemli hadise
yaşandı.