Brüksel’de üç gün önce terör
propagandası vardı.
Avrupa Parlamentosu’nda terör
örgütü PKK-YPG’nin Suriye’deki kadın teröristlerinden birinin
belgeseli gösterildi, Türk medyasında çarşaf çarşaf haber
oldu.
Oysa bir gün önce de aynı
parlamentodaki bir başka salonda Türkiye için çok ama çok önemli
bir oturum vardı, kimsenin ruhu bile duymadı.
Çünkü Brüksel’deki Türk ve
yabancı meslektaşlarımızdan biri dâhi oturumu takip
etmedi.
Türkiye’den giden birkaç gazeteci
olmasak, bu satırları okuma ihtimaliniz de olmayacaktı belli
ki…
Şimdi baştan alayım ki, mevzu
daha iyi anlaşılsın.
***
Ülkemizin dört önemli
kurumu TOBB, TESK, TÜBİTAK ve KOSGEB bir
araya gelmiş, gerek Türkiye’nin tanıtımı, gerekse bilim, teknoloji
ve fon yönetimi gibi alanlarda özel sektöre destek sağlamak üzere
TUR&BO adı altında bir kuruluş oluşturmuş.
Açılımı Türkiye
Araştırma ve İş Dünyası Kuruluşları…
Merkezi, TOBB’un Avrupa’nın kalbi
Brüksel’deki mükemmel binası…
Ne yalan söyleyeyim, davet alana
kadar böyle bir kuruluştan benim de haberim yoktu.
TUR&BO’nun başında ise
direktör göreviyle Bülent
Bilgiç var…
Etkinlik öncesi İstanbul’da
tanıştığım ve çok sevdiğim, başarılı, gayretli, Avrupa’yı çok iyi
bilen bir isim…
Davete konu parlak fikrin sahibi
de, kendisi zaten…
Bülent Bey, 14 yıllık TUR&BO
tarihinin en mükemmel çalışmasına bu hafta Brüksel’de imza
attı.
Ne mi yaptı?
Anlatayım…
***
Şanlıurfa’da, dünya tarih
kitaplarını değiştiren bir keşfe imza atıldı
biliyorsunuz.
O keşfin
adı, Göbeklitepe…
Öncesinde insanlığın ilk yerleşim
alanının 5 bin yıl öncesine ait olduğu
bilinirken, Göbeklitepe’nin bulunması,
tarihi çok daha eskiye, 12 bin
yıl öncesine götürdü.
Ve UNESCO, medeniyet tarihinin
sıfır noktası olarak kabul
edilen Göbeklitepe’yi bu yıl temmuz
ayında Dünya Mirası listesine
ekledi.
Bu çok önemli keşif noktası,
yemek ve gastronomi kültürünün de doğduğu yer olarak
tescillendi.
***
Bülent Bilgiç yönetimindeki
TUR&BO, ülkemiz için bu çok önemli keşfi Avrupa’ya
daha iyi anlatmak için dikkat çekici bir organizasyon
yaptı.
12 bin yıl önceki insanlar ne
yiyip ne içmiştir, bütün bunlar bilim insanlarıyla birlikte
değerlendirildi…
Anadolu mutfağını en iyi bilen
kişi olarak, gazetemizin yazarlarından Adnan Şahin organizasyon ve
ürün teminini üstlendi.
Eşi Deniz Hanım, mutfakta o
döneme ışık tutacak menüyü hazırladı.
Avrupa’dan ve Türkiye’den şanslı
davetliler de Göbeklitepe menüsünü salı
akşamı Brüksel’deki Château de la
Hulpe Şatosu’nda verilen gala yemeğinde tatma şansı
yakaladı.
***
Tamamı Türkiye’den götürülen
ürünlerle hazırlanan yemeğe seçkin bir davetli grubu
katıldı.
Menüde önce tütsülenmiş kayısı
püresi ile kuzu söğüş vardı.
O dönem yaşayan insanlar şüphesiz
avla besleniyordu.
Yabani koyundan
esinlenilmişti…
En üstte çıtır yoğurdun yer
aldığı lezzetli tabak, Avrupalı davetlilerden tam not
aldı.
Sonra sırasıyla türüf, mercimek
ve kuru et ile lezzetlendirilmiş ıspanak sote…
Siyez bulguru ile erik
dolması…
Pancar turşusu ile servis edilen
ördek göğüs…
Ara tatlı olarak mandalina
sorbe…
Ana yemekte kök sebzelerle
desteklenen dana kaburga…
Ve finalde aşure…
***
Brüksel’deki Büyükelçimiz Zeki Levent
Gümrükçü ile ilk kez gala yemeğinde
tanıştım.
Belli ki ne kadar güzel bir
organizasyon hazırlandığını o da katıldığında fark
etmişti.
Özellikle Avrupalı
davetlilerden aldığı olumlu tepkiler, elçimizi hayli
memnun etmişti.
Ancak, bir gazeteci olarak benim
gördüğüm çok önemli bir eksiklik vardı.
Yemekte hiçbir yabancı gazeteci
yoktu.
Dahası, Brüksel’de daimî görevli
Türk medya mensupları da bu önemli organizasyonda yer
almamıştı.
Belki ertesi gün Avrupa
Parlamentosu’nda yapılacak Göbeklitepe oturumuna katılırlar
düşüncesiyle sesimi çıkarmayıp, sabahı görmek istedim.
***
Otellerimize çok geç vakitte
dönmemize rağmen, sabah erkenden kalkıp, topluca Avrupa
Parlamentosu’na hareket ettik.
TUR&BO organizasyonu için
ayrılan salona geçip, özellikle Brüksel’den katılacak davetlileri
beklemeye başladık.
Katılım vardı ama, arka koltuklar
büyük oranda boş kaldı.
İlk oturumda AP
üyeleri İsmail Ertuğ ve Necmi Ali, TESK Başkanı Bendevi Palandöken,
TOBB ve KOSGEB temsilcileri söz aldı.
İkinci oturumda Göbeklitepe Proje
Koordinatörü Dr. Lee Clare, araştırmacı Nedim
Atilla ve TUR&BO Direktörü Bülent Bilgiç görsel sunumlarla
Göbeklitepe’yi anlattı.
Büyükelçimiz programın sonuna
kadar bütün enerjisiyle katılım sağlarken, AP üyeleri konuşmaları
biter bitmez salondan ayrılmıştı.
***
Verilen arada Büyükelçimizle ve
TUR&BO direktörü Bülent Bey’le sohbet edip, AP’deki Türkiye
aleyhtarı her oturumu haberleştiren basın mensuplarının, Türkiye
ile ilgili bu denli önemli programlara neden katılmadıklarını
sordum.
Bülent Bilgiç’in verdiği bilgiye
göre, TRT ve AA da dâhil, bütün medya kuruluşlarına davet gitmiş,
fakat heyhat…
***
Aynı gün AP’den sonraki durağımız
TOBB’un Brüksel’deki binasıydı…
Anadolu’nun hemen hemen bütün
lezzetleri oradaydı.
AP’deki oturumun aksine yabancı
konukların katılımı bir hayli fazlaydı ve EN BÜYÜK SOFRA’daki
ürünler doyasıya tadıldı.
Ne yazık ki, burada da
Türkiye’den gidenler dışında basın mensubu yoktu.
Ve gördüğüm bu umursamazlık, en
azından Brüksel’deki meslektaşlarımıza şu soruyu sorma hakkı
doğurdu;
Davet edildiğiniz hâlde, Türkiye
için böylesine önemli bir etkinliği nasıl takip etmezsiniz
arkadaş?
******************
Vatansever insan bir
başka…
Daha önce sohbet etmişliğimiz
vardı ama, ‘tanıma’ fırsatını Brüksel’de buldum.
Günaydın’ın kurucusu, ünlü
etçimiz Cüneyt Asan’dan bahsediyorum.
Türkiye’yi yabancılara anlatmak
ve sevdirmek için çırpındı âdeta…
Ekranlarda izlemişsinizdir,
sürekli hoplayıp zıplayan, yerinde duramayan biri…
Bunu sadece konuk olduğu
televizyonlarda şov için yaptığını düşünüyorsanız
yanılıyorsunuz.
Normal hayatında da öyle bir
insan…
Ama çok daha önemli bir özelliği
var Asan’ın…
Tam bir vatansever…
Ülkemize, bayrağımıza,
milletimize, kültürümüze aşkını her yerde göğsünü gere gere anlatan
bir vatansever hem de…
Brüksel’de de öyle
yaptı.
Dünyanın en iyi meydanı seçilen
Grand Palace’da karşılaştığı çikolatacı kıza da, TUR&BO
etkinliğinde et ziyafeti çektiği yabancılara da gururla Türkiye’yi
ve şanlı geçmişimizi anlattı.
İki sene önce İspanya’da aynı
cümleleri kurduğun için Fatih Altaylı gibi isimlerin hedefi olsan
da, ben senin bu yönünü çok sevdim Cüneyt Asan…
Aynı aşk ve şevkle devam
et…
Yolun açık olsun.
******************
Avrupalıdan
farkımız…
Hazır Brüksel mevzusuna
girmişken, dikkatimi çeken bir başka not daha
aktarayım.
2016 yılında Brüksel’deki
Zaventem Havalimanı ile İstanbul Atatürk Havalimanı’na üç ay arayla
terör saldırıları düzenlenmişti malum…
Brüksel’de 33, İstanbul’da 36
kişi terörün kurbanı oldu.
DEAŞ’ın düzenlediği kalleş
saldırılar sonrası aradaki fark şu oldu;
Atatürk Havalimanı’nda uçuşlar 6
saat sonra normale döndü.
Brüksel’deki havalimanı ise 12
gün sonra kısmen açıldı, normal seyrine dönmesi 4 ay
sürdü.
Bu süre zarfında psikologlar
havalimanında çalışan herkese haftalarca destek vererek, dehşetin
etkisinden kurtarmaya çalışmışlar.
Oysa biz, 15 Temmuz darbe
girişimi gibi bir kaosta bile, 48 saat sonra rutin hayatımıza
dönebilmiştik.
Onlarda mı problem var, bizde mi,
bilemedim…
Bu bilgiyi de yeri gelmişken
paylaşmak istedim.