Onunla birçok seyahate katılmış
bir gazeteci olarak, bunları gerçekten içimden gelerek
yazıyorum.
Ne yalan söyleyeyim; 2016’da
oturduğu Başbakanlık koltuğunda bu performansı göstereceğini hiç
beklemiyordum…
Binali Yıldırım, Türkiye’nin
olanca saldırıya maruz kaldığı bir dönemde hepimize ilaç gibi
geldi.
Sıkıntı
yağmuruna “Beni mi bekliyordunuz
kardeşim?” sitemi, üstlendiği zor görevin mizahla
karışık yansımasıydı aslında…
15 Temmuz gecesi yaptığı direniş
çağrısı gibi sertleştiği zamanlar da oldu…
Fıkralarıyla herkesin yüzünü
güldürdüğü konuşmalar da…
***
Ülkenin karşılaştığı her
badirede, hatta Meclis’teki sert tartışmalarda bile
soğukkanlılığını korudu…
Zekice esprileriyle, ‘halkın
dilinden’ yaptığı konuşmalarla topluma moral ve güven
verdi.
Bazen kendisiyle de dalga geçip,
müthiş bir öz güveni olduğunu gösterdi.
Karşılaştığı zor durumlarda,
ustaca çıkışlar yaptı.
Karmakarışık hazırladığı notları
kürsüde okumakta zorlanınca, hemen Temel’den bir fıkra
patlattı;
“Temel kürsüye çıkmış,
bakmış ki konuşması yok. Benimki gibi… Dönmüş demiş ki, ‘Buraya
çıkarken konuşmamı bir Allah biliyordu bir ben. Şimdi sadece Allah
biliyor…”
***
Yeri geldi, karalama
kampanyalarına Nasreddin Hoca gibi cevaplar verdi;
“16 yılda 4 milyar 39
milyon fidan diktik. İnanmayan gitsin
saysın…”
***
Kılıçdaroğlu’nun, otoban ve köprü
ücretleri mübalağasına yaptığı “Sen Ankara’dan
İstanbul’a yürüyerek gittin. Otoyol ücreti falan ödemediğin için
bilmezsin…” çıkışı,
İhracatçılara teşvikleri
açıkladığı toplantıda, Maliye Bakanı’na takılarak
anlattığı “Adamın biri denizde boğulmak üzereymiş.
Biri yetişmiş, ‘ver elini’ demiş. Bir, iki, üç. Adam elini
vermiyor. ‘Al elimi’ deyince hemen koluna yapışmış. Bunun üzerine
adam demiş ki; sen maliye bakanı
mısın?” fıkrası,
İngiltere Başbakanı May’le ortak
toplantıda herkesi kahkahaya boğan “AB’ye giren de
pişman, girmeyen de” esprisi,
Aldığı fahri doktora diploması
çok büyük olunca sarf ettiği “Bizim çok fahri doktora
aldığımız oldu. Şimdi onları nereye koyduk, bulamıyoruz. Bu
kaybolmaz herhâlde” sözleri yüzlerce örnekten
sadece birkaçı.
***
Konuşmaları genellikle
gülüşmelerle kesilen,
Cümlesini bitirdiğini sanıp yeni
soru için hamle yapan gazetecileri, kaldığı yerden devam ederek
morartan,
Koltuk hırsı olmadığını,
referandumda yeni Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi'ni en iyi
anlatan kişi olarak gösteren ve…
Tarihe Son
Başbakan olarak geçen Binali Yıldırım...
İyi ki varsın…
Sen bu memlekete daha çok
lazımsın…
*************
Ben olsam ne
yapardım?
Erdoğan’ın yerinde olsam; Cumhurbaşkanlığı oylamasını kafaya takmaz, milletvekili oylaması için –seçmenin yüreğini soğutacak- radikal kararlar alırdım. Seçim kampanyasını, AK Parti’nin Meclis’te yaşayacağı zaafın nelere mal olacağını anlatmaya yoğunlaştırırdım. Seçmenin mevcut kabineye bakışını iyi araştırıp, gerekirse yeni kabinede kimlerin yer alacağını seçimden önce açıklardım. Yeni hükûmet sistemine geçişin, ‘istikbal mücadelemize’ sağlayacağı faydaları, Türkiye’nin içeride ve dışarıda hangi zincirlerden kurtulacağını vatandaşın daha iyi anlamasını sağlardım.
Bahçeli’nin yerinde olsam; Siyasi duruş olarak, kesinlikle bugün yaptıklarının aynısını yapardım. Akşener’in, kabak gibi ortada duran FETÖ iş birliğini, MHP’yi bölmek için çevirdikleri entrikaları delilleriyle tekrar tekrar hatırlatırdım. Hele ki, Akşener’in sağ kolu olan Koray Aydın’ın bir yıl önce yaptığı “Meral Hanım’a FETÖ desteği olduğu çok açık” itirafını herkese iyice ezberletirdim. Milletvekili adaylıklarına, halkta karşılığı en yüksek olan isimleri seçerdim.
Erdoğan’ın yerinde olsam; Cumhurbaşkanlığı oylamasını kafaya takmaz, milletvekili oylaması için –seçmenin yüreğini soğutacak- radikal kararlar alırdım. Seçim kampanyasını, AK Parti’nin Meclis’te yaşayacağı zaafın nelere mal olacağını anlatmaya yoğunlaştırırdım. Seçmenin mevcut kabineye bakışını iyi araştırıp, gerekirse yeni kabinede kimlerin yer alacağını seçimden önce açıklardım. Yeni hükûmet sistemine geçişin, ‘istikbal mücadelemize’ sağlayacağı faydaları, Türkiye’nin içeride ve dışarıda hangi zincirlerden kurtulacağını vatandaşın daha iyi anlamasını sağlardım.
Bahçeli’nin yerinde olsam; Siyasi duruş olarak, kesinlikle bugün yaptıklarının aynısını yapardım. Akşener’in, kabak gibi ortada duran FETÖ iş birliğini, MHP’yi bölmek için çevirdikleri entrikaları delilleriyle tekrar tekrar hatırlatırdım. Hele ki, Akşener’in sağ kolu olan Koray Aydın’ın bir yıl önce yaptığı “Meral Hanım’a FETÖ desteği olduğu çok açık” itirafını herkese iyice ezberletirdim. Milletvekili adaylıklarına, halkta karşılığı en yüksek olan isimleri seçerdim.
Binali Bey’in yerinde
olsam; Tek umut ben isem İstanbul’u asla riske
atmazdım.
Kılıçdaroğlu’nun yerinde olsam; Önce ‘aman Allah korusun’ diyeyim J İlla da bir şey yapacaksam, Muharrem İnce’yi Cumhurbaşkanı adayı yapar, seçimi kaybedince “Bak, hoplayıp zıplıyordun… Gördün mü yaptığını!” deyip, kendisinden kökten kurtulurdum.
Akşener’in yerinde olsam; Cumhurbaşkanlığını kaybettiğimde nasıl hesap vereceğimi şimdiden düşünmeye başlardım.
Kılıçdaroğlu’nun yerinde olsam; Önce ‘aman Allah korusun’ diyeyim J İlla da bir şey yapacaksam, Muharrem İnce’yi Cumhurbaşkanı adayı yapar, seçimi kaybedince “Bak, hoplayıp zıplıyordun… Gördün mü yaptığını!” deyip, kendisinden kökten kurtulurdum.
Akşener’in yerinde olsam; Cumhurbaşkanlığını kaybettiğimde nasıl hesap vereceğimi şimdiden düşünmeye başlardım.
AK Parti’ye yoğunlaşan
aday adaylarının yerinde olsam; ‘Niye zoru seçtim de
MHP’yi denemedim?’i sorgulardım.
***************
CHP seçmeninin düşünmesi
gereken mevzular
- Genel başkan dururken, ülkeyi
beş yıllığına tek başına yönetecek başka bir kişi aramak hangi
mantığın ürünü?
- Seçim kazanmak için muhafazakâr
aday arayan Kılıçdaroğlu’nun, durduk yerde Osmanlıya hakaretler
yağdırması doğru mu?
- Bu seçimin bir de sonrası var.
Seçimden sonra da beş benzemezin bir arada olduğu ittifak korunur
mu?
*************
Şerife Teyze’nin
kamyonu
Darbeden bir sonraki gece
çekilmişti fotoğrafı…
Yani 16
Temmuz akşamı…
Yer Taksim, kamyonun
direksiyonundaki Şerife Boz’du.
Yanında komşusu, kasada gençler
Türk bayrakları sallarken çekilen o kare çok
konuşuldu.
Hatta darbeye direnişin
sembollerinden biri oldu.
Gazeteler fotoğrafın Taksim’de
çekildiğini günlerce yazdı durdu.
Sonra ne olduysa
oldu…
Dikkatsiz editör ve muhabirler,
‘kamyonuyla köprüye çıkan kadın’ diye yazmaya başladı, kafaları
karıştırdı.
***
Milletvekili aday adayı olduğu
için bazı şehit yakınlarının da hedefi hâline gelen, hatta
‘dolandırıcılıkla’ suçlamaya varan hakaretlere maruz kalan Şerife
Boz, geçmişte ne demiş, merak edip internetten
araştırdım.
Oysa kadıncağız, izlediğim onca
videoda ilk gece komşuları ve çocuklarıyla köprüye gittiklerini,
ertesi gece kamyonla Taksim’e nöbete çıktıklarını
anlatıyor.
‘Gezi’ medyası ise -BBC’den
Sözcü’süne kadar- Şerife Boz’un “Kamyonuyla köprüye gidip, tanklara
direndiği yalanını” ortaya attığı iddiasında
bulunuyor.
Bu kadıncağızın “Kamyona atlayıp
köprüye gittim” dediği bir tek açıklaması var mı
elinizde?
Ben bulamadım…
Madem böyle bir ithamda
bulunuyorsunuz, ispatlayacak videosunu da koyun internet
sitelerinize, görelim…
***
Bu arada, Şerife Boz’u hedef alan
şehit yakınlarına da iki çift sözümüz olsun…
Ülke için yapılan bir
kahramanlığın siyasi ranta çevrilmesine ise tepkiniz, hak
veririm.
Ama o gece darbeyi bastırmak için
sokağa çıkan milyonların hepsi ölümü göze almıştı, tamamı
kahramandı.
250 şehidimizin yeri elbette ki
ayrı…
Fakat niye düşman
sevindiriyorsunuz; bunu anlamakta gerçekten
zorlanıyorum.