Yücel Koç Türkiye Gazetesi

Bir güzel insan; Son Başbakan

Onunla birçok seyahate katılmış bir gazeteci olarak, bunları gerçekten içimden gelerek yazıyorum. Ne yalan söyleyeyim; 2016’da oturduğu Başbakanlık koltuğunda bu performansı göstereceğini...

03 Mayıs 2018 | 4.342 okunma
Onunla birçok seyahate katılmış bir gazeteci olarak, bunları gerçekten içimden gelerek yazıyorum.
Ne yalan söyleyeyim; 2016’da oturduğu Başbakanlık koltuğunda bu performansı göstereceğini hiç beklemiyordum…
Binali Yıldırım, Türkiye’nin olanca saldırıya maruz kaldığı bir dönemde hepimize ilaç gibi geldi.
Sıkıntı yağmuruna “Beni mi bekliyordunuz kardeşim?” sitemi, üstlendiği zor görevin mizahla karışık yansımasıydı aslında…
15 Temmuz gecesi yaptığı direniş çağrısı gibi sertleştiği zamanlar da oldu…
Fıkralarıyla herkesin yüzünü güldürdüğü konuşmalar da…
***
Ülkenin karşılaştığı her badirede, hatta Meclis’teki sert tartışmalarda bile soğukkanlılığını korudu…
Zekice esprileriyle, ‘halkın dilinden’ yaptığı konuşmalarla topluma moral ve güven verdi.
Bazen kendisiyle de dalga geçip, müthiş bir öz güveni olduğunu gösterdi.
Karşılaştığı zor durumlarda, ustaca çıkışlar yaptı.
Karmakarışık hazırladığı notları kürsüde okumakta zorlanınca, hemen Temel’den bir fıkra patlattı;
“Temel kürsüye çıkmış, bakmış ki konuşması yok. Benimki gibi… Dönmüş demiş ki, ‘Buraya çıkarken konuşmamı bir Allah biliyordu bir ben. Şimdi sadece Allah biliyor…”
***
Yeri geldi, karalama kampanyalarına Nasreddin Hoca gibi cevaplar verdi;
“16 yılda 4 milyar 39 milyon fidan diktik. İnanmayan gitsin saysın…”
***
Kılıçdaroğlu’nun, otoban ve köprü ücretleri mübalağasına yaptığı “Sen Ankara’dan İstanbul’a yürüyerek gittin. Otoyol ücreti falan ödemediğin için bilmezsin…” çıkışı,
İhracatçılara teşvikleri açıkladığı toplantıda, Maliye Bakanı’na takılarak anlattığı “Adamın biri denizde boğulmak üzereymiş. Biri yetişmiş, ‘ver elini’ demiş. Bir, iki, üç. Adam elini vermiyor. ‘Al elimi’ deyince hemen koluna yapışmış. Bunun üzerine adam demiş ki; sen maliye bakanı mısın?” fıkrası,
İngiltere Başbakanı May’le ortak toplantıda herkesi kahkahaya boğan “AB’ye giren de pişman, girmeyen de” esprisi,
Aldığı fahri doktora diploması çok büyük olunca sarf ettiği “Bizim çok fahri doktora aldığımız oldu. Şimdi onları nereye koyduk, bulamıyoruz. Bu kaybolmaz herhâlde” sözleri yüzlerce örnekten sadece birkaçı.
***
Konuşmaları genellikle gülüşmelerle kesilen,
Cümlesini bitirdiğini sanıp yeni soru için hamle yapan gazetecileri, kaldığı yerden devam ederek morartan,
Koltuk hırsı olmadığını, referandumda yeni Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi'ni en iyi anlatan kişi olarak gösteren ve…
Tarihe Son Başbakan olarak geçen Binali Yıldırım...
İyi ki varsın…
Sen bu memlekete daha çok lazımsın…
 
*************
Ben olsam ne yapardım?

Erdoğan’ın yerinde olsam; Cumhurbaşkanlığı oylamasını kafaya takmaz, milletvekili oylaması için –seçmenin yüreğini soğutacak- radikal kararlar alırdım. Seçim kampanyasını, AK Parti’nin Meclis’te yaşayacağı zaafın nelere mal olacağını anlatmaya yoğunlaştırırdım. Seçmenin mevcut kabineye bakışını iyi araştırıp, gerekirse yeni kabinede kimlerin yer alacağını seçimden önce açıklardım. Yeni hükûmet sistemine geçişin, ‘istikbal mücadelemize’ sağlayacağı faydaları, Türkiye’nin içeride ve dışarıda hangi zincirlerden kurtulacağını vatandaşın daha iyi anlamasını sağlardım.
Bahçeli’nin yerinde olsam; Siyasi duruş olarak, kesinlikle bugün yaptıklarının aynısını yapardım. Akşener’in, kabak gibi ortada duran FETÖ iş birliğini, MHP’yi bölmek için çevirdikleri entrikaları delilleriyle tekrar tekrar hatırlatırdım. Hele ki, Akşener’in sağ kolu olan Koray Aydın’ın bir yıl önce yaptığı “Meral Hanım’a FETÖ desteği olduğu çok açık” itirafını herkese iyice ezberletirdim. Milletvekili adaylıklarına, halkta karşılığı en yüksek olan isimleri seçerdim.
Binali Bey’in yerinde olsam; Tek umut ben isem İstanbul’u asla riske atmazdım.
Kılıçdaroğlu’nun yerinde olsam; Önce ‘aman Allah korusun’ diyeyim J İlla da bir şey yapacaksam, Muharrem İnce’yi Cumhurbaşkanı adayı yapar, seçimi kaybedince “Bak, hoplayıp zıplıyordun… Gördün mü yaptığını!” deyip, kendisinden kökten kurtulurdum.
Akşener’in yerinde olsam; Cumhurbaşkanlığını kaybettiğimde nasıl hesap vereceğimi şimdiden düşünmeye başlardım.
AK Parti’ye yoğunlaşan aday adaylarının yerinde olsam; ‘Niye zoru seçtim de MHP’yi denemedim?’i sorgulardım.
***************
 
CHP seçmeninin düşünmesi gereken mevzular
 
- Genel başkan dururken, ülkeyi beş yıllığına tek başına yönetecek başka bir kişi aramak hangi mantığın ürünü?
- Seçim kazanmak için muhafazakâr aday arayan Kılıçdaroğlu’nun, durduk yerde Osmanlıya hakaretler yağdırması doğru mu?
- Bu seçimin bir de sonrası var. Seçimden sonra da beş benzemezin bir arada olduğu ittifak korunur mu?
 
*************
 
Şerife Teyze’nin kamyonu
 
Darbeden bir sonraki gece çekilmişti fotoğrafı…
Yani 16 Temmuz akşamı…
Yer Taksim, kamyonun direksiyonundaki Şerife Boz’du.
Yanında komşusu, kasada gençler Türk bayrakları sallarken çekilen o kare çok konuşuldu.
Hatta darbeye direnişin sembollerinden biri oldu.
Gazeteler fotoğrafın Taksim’de çekildiğini günlerce yazdı durdu.
Sonra ne olduysa oldu…
Dikkatsiz editör ve muhabirler, ‘kamyonuyla köprüye çıkan kadın’ diye yazmaya başladı, kafaları karıştırdı.
***
Milletvekili aday adayı olduğu için bazı şehit yakınlarının da hedefi hâline gelen, hatta ‘dolandırıcılıkla’ suçlamaya varan hakaretlere maruz kalan Şerife Boz, geçmişte ne demiş, merak edip internetten araştırdım.
Oysa kadıncağız, izlediğim onca videoda ilk gece komşuları ve çocuklarıyla köprüye gittiklerini, ertesi gece kamyonla Taksim’e nöbete çıktıklarını anlatıyor.
‘Gezi’ medyası ise -BBC’den Sözcü’süne kadar- Şerife Boz’un “Kamyonuyla köprüye gidip, tanklara direndiği yalanını” ortaya attığı iddiasında bulunuyor.
Bu kadıncağızın “Kamyona atlayıp köprüye gittim” dediği bir tek açıklaması var mı elinizde?
Ben bulamadım…
Madem böyle bir ithamda bulunuyorsunuz, ispatlayacak videosunu da koyun internet sitelerinize, görelim…
***
Bu arada, Şerife Boz’u hedef alan şehit yakınlarına da iki çift sözümüz olsun…
Ülke için yapılan bir kahramanlığın siyasi ranta çevrilmesine ise tepkiniz, hak veririm.
Ama o gece darbeyi bastırmak için sokağa çıkan milyonların hepsi ölümü göze almıştı, tamamı kahramandı.
250 şehidimizin yeri elbette ki ayrı…
Fakat niye düşman sevindiriyorsunuz; bunu anlamakta gerçekten zorlanıyorum.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
O teğmenler yedi defa reddedildi, yine de kılıcı çekti! 21 Kasım 2024 | 1.170 Okunma Bitmeyen uçak yalanları 17 Kasım 2024 | 469 Okunma Cumhur İttifakı çürük yumurta değil ki çatlasın! 14 Kasım 2024 | 1.420 Okunma Bu yapıyla Türkiye Yüzyılı nasıl olacak? 10 Kasım 2024 | 258 Okunma Savaşın kıyısından dönmüş olabiliriz 07 Kasım 2024 | 399 Okunma