Yücel Koç Türkiye Gazetesi

Bu tuzak MHP’ye…

Birileri ittifakı bozmaya ant içmiş belli ki… En hassas yerden vurdular. Hem de yargı eliyle… İlkokullarda 2013’ten beri okutulmayan ‘andımız’la ilgili yönetmeliği Danıştay iptal...

21 Ekim 2018 | 13.459 okunma
Birileri ittifakı bozmaya ant içmiş belli ki…
En hassas yerden vurdular.
Hem de yargı eliyle…
İlkokullarda 2013’ten beri okutulmayan ‘andımız’la ilgili yönetmeliği Danıştay iptal etti.
Yani, “Ant okuma kaldırılamaz” dedi.
Karara sadece AK Parti cenahı tepki gösterdi.
MHP ise sosyal medya paylaşımı ile desteğini açık etti.
Düştüğü tuzağın farkına bile varmadan…
            ***
Cumhur İttifakı, eski Türkiye’nin uzuvlarında epeydir rahatsızlık meselesiydi…
AK Parti ve MHP’nin yan yana durması, toplumun en az yüzde 60’ı demekti…
Bu ittifak, Türkiye’de yönetim sistemini bile değiştirerek, rüştünü ispat etti.
            ***
Üstelik burada, bilinçli bir seçmen kitlesi kenetlenmişti…
En bariz örneği, 24 Haziran oldu.
Onca katakulliye rağmen AK Parti seçmeni MHP’nin erimesine müsaade etmedi.
Bütün anketçiler yüzde 6’dan fazla vermezken, MHP’yi yüzde 11’le ödüllendirdi.
Tabii ki giden oyların büyük kısmı AK Parti’dendi.
            ***
24 Haziran’da en iyi tahmini yapan ORC, geçenlerde yerel seçim anketi yayınladı.
Sonuçlar ittifakın yine MHP’ye yaradığını açık biçimde ortaya koydu.
 
AK Parti:              % 32,4
CHP:                     % 23,9
MHP:                    % 15,7
HDP:                     % 5,1
İyi Parti:               % 2,4.
Kararsız %20 seçmenin oyları da dağıtıldığında MHP’nin oyu bakın nereye çıkıyor?
            ***
Siyaset sosyal reflekslerden beslenir ama, aynı zamanda matematik işidir.
Şimdi yeniden Danıştay’ın kararına dönelim…
Yüksek mahkeme durduk yerde niye mevzu çıkardı?
Açık söyleyeyim…
Kim kurdu, niye kurdu bilmem ama…
Bu tuzak, kesinlikle MHP’ye kuruldu.
            ***
Bu ülkede “Türk’üm” demekten gocunan Türk olmaz.
Gocunuyorsa Türk olamaz.
Her Türk, yurdunu, milletini zaten sever.
Doğruluk, çalışkanlık ve ilerlemenin ehemmiyetini inkâr eden mi var?
Fakat bunu ‘andımız’a dönüştürüp, her sabah çocuklara zorla okutacağız derseniz, iş başka yere gider.
Eski Türkiye’ye
            ***
Bakınız…
AK Parti döneminde elde edilen kazanımların hiçbirinin anayasal güvenceye kavuşmadığını, hepsinin pamuk ipliğine bağlı olduğunu bu köşede bile defalarca yazdık.
Gördük ki, bir yönetmelik iptali ile eski Türkiye’yi geri getirebilmek mümkünmüş…
Yarın okullarda ve resmî dairelerde başörtüsü serbestliğini de iptal etmeyeceğinin garantisi var mı?
Elbette ki yok…
Zaten kararın hemen ardından birileri, “Andımızı yazan Reşit Galip’ti… Andımız geri geldi… Reşit Galip’in Türkçe ezanı da geri gelsin” demeye başladı.
İyi de oldu, Dr. Reşit Galip’in kim olduğunu herkes iyice öğrendi.
Andımızın kâşifinin Yahudi okulu Alliance Israelite’de okuduğunu…
İslam’dan ayrıştırılmış bir Türkçülük teziyle nasıl bir ırkçılığa soyunduğunu da…
Tuzağı şimdi daha iyi anladınız mı?
            ***
Uyarım; MHP’ye ve bu partiye gönül vermiş bütün dostlara…
“Neden şimdi?” sorusunu iyi sorgulayınız ve araya fitne sokmaya çalışanları ters köşe yapınız.
Yoksa…
AK Parti’nin attığı adımların ve demokratik kazanımların birer birer tersine çevrildiği algısı oluşur, MHP de burada eski Türkiye’nin yanında yer alırsa…
Gerçekten yazık olur.
Başka da diyeceğim yoktur.
Not: Bu yazı kaleme alındığında henüz MHP’den resmî bir açıklama yoktu.
 
 
************
 
Alın size eski Türkiye demokrasisi!..
 
Aksi olsa, kıyametler kopardı.
Günlerce manşetlerden inmez, yer yerinden oynardı.
Ne yazık ki, bizim gazete dışında, bu hadiseyi doğru düzgün veren olmadı.
Bizde de Kaşıkçı hadisesinin gölgesinde kaldı.
            ***
Mevzunun konusu, geçen hafta sonu yapılan Türk Hava Kurumu başkanlık seçimleri.
Hani şu, bir zamanlar zorla kurban derisi toplanan, vermeyen olursa ‘cezalandırılan’ kurum.
Şaibe iddialarıyla başı dertte olan mevcut başkana iki rakip çıktı…
Erdal Dursun ve Osman Yıldırım…
Seçimlere sıkı hazırlanan ve mevcut yönetimle ilgili ağır ithamlarda bulunan iki aday, 12 Ekim’de Ankara’da başlayan ve iki gün süren genel kurul salonuna gittiklerinde tam bir zorbalıkla karşılaştı.
THK Havacılık Vakfı, üniversitesi ve bağlı kuruluşlardaki personele görev verilmiş, genel kurulun yapılacağı otelin girişi etten duvarla kapatılmıştı.
Genel başkan adaylarından Osman Yıldırım, otele geldiğinde hakaret dolu tezahüratlar ve mevcut genel başkan Kürşat Atılgan’ın ağza alınmayacak küfürleri yüzünden otelden ayrılmak zorunda kaldı.
Diğer aday Erdal Dursun gittiğinde de aynı muameleye maruz kaldı ve tartaklanarak otelden çıkarıldı.
Emniyet’e şikâyette bulunup otele döndüğünde yine aynı muameleyi gördü ve can güvenliği endişeleri sebebiyle polis korumasında salondan götürüldü.
            ***
Ertesi gün iki adayın isimleri delege listesinden çıkarılarak, seçime ve salona girmelerine mâni olundu.
Avukatları aracılığıyla yaptıkları itirazlar da geri çevrilen iki aday, basın açıklamasıyla feryatlarını duyurmaya çalıştı, lakin onu da duyan olmadı.
Hadiselerin bu kadar büyümesinden kaynaklı olsa gerek, mevcut başkan yeniden aday olmadı.
Yerine daha kabul edilebilir bir isim olan emekli hava pilot Tümgeneral Ahmet Bertan Nogayoğlu aday gösterildi ve tek aday olduğu için tabii ki kazandı.
Ve böylece, eski Türkiye’nin kalelerinden birinde daha demokrasi kazandı(!)
 
 
 
************
 
Bizi kabile devleti mi sandınız?
 
Suud, Kaşıkçı cinayetini zoraki de olsa itiraf etmek zorunda kaldı.
Filmin devamı gelecek.
Oysa zannediyorlardı ki;
  • Başka ülkelerde yaptıklarını Türkiye’de de sessiz-sedasız yapabilecekler…
  • Vahşice bir cinayet daha işleyip, üstünü kolayca kapatabilecekler…
  • Parayı gösterip, tereyağından kıl çeker gibi işin içinden sıyrılabilecekler…
  • Delilleri yok edip, inkâr edebilecekler…
  • ABD’yi, İsrail’i arkalarına alıp, olayı Türkiye’nin üstüne yıkabilecekler…
Ama bu defa fena yanıldılar.
            ***
Trump’ın dediği gibi, ABD ve İngiliz desteği olmadan bir hafta bile ayakta kalamayacak kabile devleti, belli ki Türkiye’yi ve Türk istihbaratını hafife almış.
Cinayeti inkâr ederken, Türkiye’nin bu kadar bilgiye sahip olabileceğini, paralarının gücüne karşı bu denli sağlam durabileceğini, bütün dünyayı ayağa kaldırabileceğini ve süreci en doğru biçimde yönetebileceğini hesaba katmamışlar.
Şimdi, yaptıklarının hesabını verecekler.
 
 
 
*************
 
Trafikte acemi sürücü derdi
 
Üzerine her gün makaleler yazsanız, konu sıkıntısı çekmeyeceğiniz bir bela; trafik…
Malum, cezalar ağırlaştı…
Kırmızı ışıkta geçene, direksiyonda telefonla konuşana, emniyet şeridinden gidene, makas atana...
Rakamlar çokça yazıldığı için tekrarlamayayım ama, az bulanlardan tarafım…
Bir de meselenin konuşulmayan yanı var…
Araç sürmeyi bilmeden trafiğe salınan sürücüler.
            ***
“Sol şerit babamın malı, 50’yle bile giderim” diyeni mi ararsın…
Fren yerine gaza basıp çoluk çocuğu ezeni mi…
İddia ediyorum; Türkiye’de trafiği kilitleyenlerin ve kazalara sebep olanların çoğu, araç kullanmayı bilmeyen, sırf bu yüzden diğer araçları da kuralsızlığa iten sürücülerdir.
Peki bunlara ehliyet verip trafiğe salanların hiç mi suçu günahı yoktur?

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
O teğmenler yedi defa reddedildi, yine de kılıcı çekti! 21 Kasım 2024 | 1.181 Okunma Bitmeyen uçak yalanları 17 Kasım 2024 | 469 Okunma Cumhur İttifakı çürük yumurta değil ki çatlasın! 14 Kasım 2024 | 1.421 Okunma Bu yapıyla Türkiye Yüzyılı nasıl olacak? 10 Kasım 2024 | 258 Okunma Savaşın kıyısından dönmüş olabiliriz 07 Kasım 2024 | 399 Okunma