Sosyal medyada yeni bir akım
başlamış; fallingstars.
Yani, düşen
yıldızlar…
Hepsi güya bir yıldız
ya…
Sosyal medyada
like (beğeni) almayı marifet sanan
kadınlarımız, kızlarımız sapır sapır düşmeye
başlamış.
***
Söylenen o ki, dünyada yayılan
saçmalığa Türkiye’de ilk kapılan Seda Sayan
olmuş.
Fakat, onunki anlayışla
karşılanabilir…
Çünkü reklam için…
Elindeki simit poşetlerinden
belli zaten niye yere yattığı…
Beleşe düşmüyor
anlayacağınız...
***
Bunu görür de, sosyal medyamızın
kerameti kendinden menkul ünlüleri hiç geri durur
mu?
Kimi arabadan salmış kendini,
kimi evde halının üzerine uzanıvermiş, boylu boyunca…
Düşmüş numarasıyla yatıyorlar da,
asıl maksat detaylarda…
Kolundaki sıralı bileziğini
teşhir edeni mi ararsın, elindeki dolarları, avroları göze sokanı
mı, yoksa şoför kapısı açık lüks arabasını göstermeye çabalayanı
mı…
Bir kepazelik ki,
sormayın…
Saçılmış meydana, ulu
orta…
***
Kasıt var mıdır, yok mudur bilmem
ama…
Üzücü olan, bu paylaşımları yapan
kadınların büyük kısmının başı kapalı olması…
“Bu kadarı tesadüf
olamaz, var bunda bir iş” dedirtse de…
Açık-kapalı fark etmez,
-sosyal medyada gördüğümüz kadarıyla-
kadınlarımızın hâli ortada.
***
Hatırlar mısınız, aylar önce
Davos’ta ve Silikon Vadisi’nde konuşulan bazı notları
aktarmıştım…
Bu işe kafa yoran dünyaca ünlü
bilim insanları, yakın gelecekte insanların özgürlüklerinin
tamamen ellerinden alınacağını, kontrol edilebilen
ve yönetilebilen canlılara dönüştürüleceğini
anlatıyorlardı.
İşte, bunlar ilk
işaretleri…
Teknolojiyi yöneten az sayıda
insan, durduk yere sizi yerlere yatıracak, uçurumun kenarlarına
sürükleyecek, olmadık şeyler yaptıracak.
Aklınızı başınıza
almazsanız…
Daha başınıza çok şeyler
gelecek.
***
Fotoğraflara bakınca üzüldüm ama,
bir şeyi çok merak ettim.
Bu başı kapalı
kadınlar, kızlar; Rabbimizin emri olan beş vakit namazı
kılıyorlar mıdır acaba?
Tahmini söyleyeyim
mi?
Hiç zannetmiyorum…
Başörtüsü, sokaktaki diğer
kadınlardan ayrışıp, daha fazla dikkat çekmek isteyenlerin
aksesuarı oldu âdeta…
Aksine göze batmamaya
çalışmalıyken, o kadar makyajı niye yapsınlar yoksa…
***
‘Moda’ya uya uya
bu hâle geldiniz bacılar…
Şimdi bir de sosyal medya merakı
çıktı…
İslamiyet, çok kıymetli
bir mücevher gibi sizi korumaya almıştı oysa.
‘Moda’ dediler,
‘özgürlük’ dediler, işi bu noktaya
getirdiler.
Oysa sizler, ailenin ve toplumun
direğisiniz…
Sizler birer birer
çökünce…
Milletçe biteceğiz.
***********
Duygusuz
nesil…
Yukarıda yazdıklarımı, bir
müfettişin ibretlik raporuyla tamamlayayım…
Daha önce kaleme alacaktım ama,
sosyal medyada yayılınca vazgeçmiştim.
Madem konumuz yeni nesil ve
geleceğimiz…
Raporu bilenlerin de tekrar
okumasında yarar var.
***
Konu şöyle; İzmir Ödemiş’te bir
lise müdürü, iki öğrencisi tarafından tüfekle vurularak
öldürülüyor.
Olayla ilgili görevlendirilen
müfettiş, şu raporu yazıyor;
Hayatın gerçekliklerinden
habersiz, duygusuz ve bencil bir nesil
geliyor.
Şehitler için gözyaşı döken kendi
ana babalarını anlamıyorlar. Başkalarının çocukları için ağlamaya
anlam veremiyorlar.
Yanı başımızdaki savaşlar, acı
çeken çocuklar, ölen on binlerce insan onları hiç ilgilendirmiyor.
Tüm acı gerçekleri çizgi film tadında izliyorlar ve yürekleri hiç
acımıyor.
Hayatlarının odağındaki tek şey;
eğlenmek. Eğlenemedikleri tüm zamanları işkence
olarak görüyorlar.
Kendileri için yapılan
fedakârlıkların hiç farkında değiller. Kıymet
bilmiyorlar ve vefasızlar. Herkesi kendilerine hizmet etmek için
yaratılmış görüyorlar. İnsanlara verdikleri değer, onların
isteklerini yerine getirebildikleri ve ne kadar eğlendirdikleriyle
orantılı.
Hayatlarında eğlenmeden başka bir
amaç olmadığı için artık tek eğlence kaynağına dönmüş telefon ve
tabletlerini ellerinden aldığınızda dünyanın sonunun geldiğini
zannediyorlar.
Geçmiş onları pek
ilgilendirmiyor. Atalarımıza karşı vefasızlar. Dedelerinin canları,
kanları pahasına vermediği vatan toprağını en iyi fiyatı verene
satacak kadar maneviyattan yoksunlar. Vatan, onlar için son model
bir cep telefonundan daha değersiz.
Milletimizin geleceği açısından
endişeleniyorum.
20 yıl sonra bu nesil, nasıl
ana-baba olacak?
Kendine hayrı olmayan bu nesil
nasıl çocuk yetiştirecek?
Evlerini nasıl idare
edebilecek? Ülkeyi nasıl yönetecek?
Vatanı nasıl savunup can
verecek?
Bütün bunlar neden oluyor izah
edeyim;
Altın kafeslerde çocuklar
yetiştiriyoruz artık. Uçmayı bilmeyen kuşlar gibi. Çocuklar
hayattan bi’haber.
Açlık nedir bilmiyorlar…
Yedikleri önlerinde, yemedikleri arkalarında… Acıkmalarına fırsat
bile vermiyoruz. Öyle ki yemek yemeyi bile işkence görür hâle
geliyorlar. Susuzluk nedir hiç bilmiyorlar. Hiç susuz
kalmamışlar.
Üç adımlık yolda bile susarlar
diye yanımızda içecek taşıyoruz. Çocuk daha “susadım” demeden
ağzına suyu dayıyoruz. Çocuklar hiç üşümüyorlar. Soğuk
havalarda evden çıkarmıyoruz. Okula giderken kırk kat sarmalayıp
çıkarıyoruz dışarı, hiç titremiyorlar.
Çocuklar hiç ıslanmıyorlar… Evden
arabaya kadar bile üç metrelik mesafede şemsiyesini başına
tutuyoruz. Saçına bir tek yağmur damlası düşürmüyoruz.
Yorgunluk nedir bilmiyor
çocuklar. İki adımlık mesafelere bile arabayla götürüyoruz onları,
yorulmasınlar diye... Birazcık parkta koşsalar, hasta olacak diye
engel oluyoruz. Onlar takatleri tükenecek kadar hiç
yorulmuyorlar.
Yokluk nedir bilmiyorlar… Daha
istemeden her şeyi önlerine sunuyoruz. Bu yüzden varlığın kıymetini
bilmiyorlar.
Onlar bir yanığın veya bıçak
kesiğinin acısını bilmiyorlar. Elleri yanmasın, kesilmesin
sakın diye onlara ne bıçak tutturuyor, ne ocak
yaktırıyoruz.
Çocuklar hissetmiyor hayatı…
Açlığı bilmediği için açlara acımıyor, üşümek nedir bilmedikleri
için sokaktaki evsizleri umursamıyor, yokluk nedir bilmedikleri
için ekmeğe gelen zam onların dikkatini bile çekmiyor, haber
kalabalığı olarak görüyor, gülüp geçiyorlar. Sıcak odalarında
yaşadıkları için evsizlik nedir, sürgün nedir anlamıyor, savaşları,
kurşunlanan, ölen insanları umursamıyorlar.
Acımıyorlar…
Kıymetini bilmiyorlar ekmeğin,
elbisenin, barışın ve huzurun, ana-babanın…
Müdahale edilmezse gelecek iyi
şeyler getirmeyecek güzel ülkemize. Bu sorunu devlet derinden
hissetmeli. Bu sorunun çözümü için ciddi çalıştaylar düzenlenmeli.
Öğretim programları ve ders materyalleri revize edilmeli.
Okulların duygu eğitimi konusunda rolleri artırılmalı. Geç
kalınmadan bu sorun mutlaka çözülmeli. Bu sorun çözülmezse ülke
çözülecek…
Doğan CEYLAN
Maarif Müfettişi
***********
28 Şubat’ı anlamak
için…
Suriye’de, taş
üstünde taş kalmayan şehirlerin yeniden imarı için
ne kadar para gerektiği hesaplanmış…
Rakam 480 milyar
dolar.
Yıkılan bütün şehirler, bu
parayla tamamen ayağa kaldırılabilirmiş.
Şimdi sıkı durun…
28 Şubat’ın
Türkiye’ye maliyeti neydi?
Rakamı son Başbakan Binali
Yıldırım açıklamıştı malum…
390 milyar
dolar.
28 Şubatçıların ülkemize
yaşattığı felaketin boyutunu şimdi daha iyi anlayabiliyor
muyuz?
************
Merakımdan
soruyorum
- Fırsatçı ve stokçuya karşı devlet neden bu kadar çaresiz? Fiyatları sürekli kontrol eden, arıza durumunda hemen müdahale eden bir mekanizma yok mu? Sermaye istediği gibi fiyat ayarlarken bunun adı ‘serbestlik’ oluyor da, tüketici yararına ‘serbestliği’ sağlayacak bir mekanizma neden oluşturulamıyor?
- Vatandaş elindeki doları bozdurmak için döviz bürolarına koşarken, neden hiçbir kallavi iş adamı ya da siyasetçi bugüne kadar böyle bir poz vermedi? Hepsinin yatırımı TL’de miydi?
- Sürekli fakirlik edebiyatı yapan Kemal Kılıçdaroğlu, MAN Adası iftirası için icraya yatırdığı, mal beyanında da görünmeyen 909 bin lirayı nereden buldu?
- Devlet okullarında ‘kayıt parası’ yasak ise İmam Hatiplerde bile niye bu yıl da “Kayıt için Okul Aile Birliği’ne şu kadar para yatıracaksınız” denildi? Bu tiyatroyu artık bitirme zamanı gelmedi mi?
***********
Sevil Nuriyeva’ya
başsağlığı
Çarşamba akşamı çok üzücü bir
haber aldım.
Çok değer verdiğim ve fırsat
buldukça görüştüğüm yazar Sevil Nuriyeva’nın eşi İtimat İsmayılov,
alacak verecek meselesi yüzünden İstanbul Florya’daki iş yerinde
hunharca katledildi.
İstanbul Emniyeti, failleri kısa
sürede yakaladı.
Onlar hem bu dünyada, hem de
sonsuz ahiret hayatında cezalarını elbette çekecekler ama, masum
insanlara çok büyük acılar çektirerek.
Merhum eşine Cenab-ı Hak’tan
rahmet, Sevil Hanıma başsağlığı ve sabır diliyorum.
Siz de dualarınızı esirgemeyiniz
lütfen…