Ana muhalefet liderimiz, kritik
mahalli seçimlerin öncesinde yine Avrupa seyahatine
çıkmış.
Gezi olaylarını fonlayan ve
geçtiğimiz günlerde Türkiye’deki vakfını kapatacağını açıklayan
Soros’un davetlisi olarak Berlin’e gitmiş.
Davet,
doğrudan George Soros’tan değil tabii
ki…
Almanya’daki kolu Friedrich
Eberth Vakfı’nın konuğu olmuş.
Berlin’e ziyareti öncesinde de
bir Alman gazetesine makale yazmış.
Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarından yüzde 25 oy alan ana muhalefet liderimiz, tabir
yerindeyse, Alman ajanı Can Dündar’ı
aratmamış…
Türkiye’nin laik-demokrat hukuk
devleti ilkelerinden uzaklaştığından tutun da, cezaevlerinde daha
çok Deniz Yücel’ler olduğuna kadar, bir sürü
şikâyette bulunmuş.
Soros bağlantıları tespit edilen
Osman Kavala’dan falan bahsediyor belli ki…
Peki,
sahiplendiği Deniz
Yücel kimdi?
***
Terör örgütü PKK’nın
propagandasını yapmak, halkı kin ve düşmanlığa
tahrik iddialarıyla tutuklanan, 4 yıldan 18 yıla
kadar hapis talebiyle yargılanan, ancak 12 ay
sonra, rahip Brunson gibi serbest
bıraktığımız bir ajan.
Tesadüfe bakın ki, cezaevinden
çıkar çıkmaz o da özel uçakla alınıp yurt dışına
götürülmüştü.
Serbest kalan her tutuklu, özel
uçakla bir yerlere taşınıyor mu?
Elbette hayır.
Buradan bile anlayın işte ne
olduğunu…
***
Devlet yönetenler açık açık
söylemez, ama kamuoyları bilir ki, ajan pazarlıkları her ülkede
yapılır.
Bu bilindik bir şeydir de, parti
liderlerinin kendi ülkesi aleyhine faaliyet yürüten ajanları
savunması pek görülmüş şey değil.
Türkiye’de bunun tek istisnası,
Kemal Kılıçdaroğlu…
Üstelik bu kadarla da kalmamış
kendileri…
PKK/PYD’nin terörist başı Salih
Müslim’le poz veren Sevim Dağdelen’i mi
ararsınız, sözde Ermeni soykırımı tasarısına destek verip HDP
lehine kampanyalar düzenleyen Cansel
Kızıltepe’yi mi, yoksa PKK-FETÖ
destekçisi Alman vekilleri mi?..
Hepsiyle tek tek görüşmeler
yapmış Kemal Beyimiz…
Buradan anlaşılıyor ki, yarın
ABD’ye gitse, bu defa da rahip Brunson üzerinden karalayacak
Türkiye’yi…
***
Kılıçdaroğlu’nun icraatlarında bu
ne ilkti, ne de son olacak…
Cevapsız kalan asıl soru ise
şu;
Milliyetçi-muhafazakâr kesimden
de oy isteyen bir ana muhalefet lideri, ülkesinde seçimler
yaklaşırken bunu neden yapar?
Bunu sorup izahını isteyecek bir
tek CHP’li yok mu?
*******************
Turist gelmiyorsa sebebi
taksiciler
Kemal Kılıçdaroğlu Berlin’de
Türkiye’yi karalarken, biz de nüfus oranına göre en çok Türk’ün
yaşadığı Avusturya’daydık.
Ülkemizde de çok bilinen bir
enerji içeceği firmasının, 150 bin nüfuslu küçücük Salzburg’dan
doğup, nasıl dünya markası olduğunu bizzat yerinde
gözlemledik.
Görüştüğümüz vatandaşlarımızın,
Türkiye’den istek ve önerilerini de dinledik…
Mesela; 30 senedir Viyana’da
ikamet eden, 50’den fazla ülkeye turist götürerek rehberlik yapan
Mustafa Küçüktekin’den önemli şeyler öğrendim.
Özellikle İstanbul’a bir defa
gelen turist, ikinci defa gelmeyi istemiyormuş.
Sebebini sordum…
“En başlıca sebebi
taksiciler” dedi ve başlattı anlatmaya;
“Daha havaalanına iner inmez
problem başlıyor.
Taksicilerin müşteri
kapma çirkinliği can sıkıyor.
Sonra daha önemli bir problem
geliyor.
Turiste ‘soyulacak
kaz’ gözüyle baktıkları için fahiş ücretler
alıyorlar.
Ben bile yaşadım
bunu…
Atatürk Havalimanı’na indim, bir
taksiye binip, Esenler Otogarı’na götürmesini istedim.
Yorgunluktan
uyuyakalmışım…
Gözümü açtığımda Bakırköy
İstanbul Caddesi’nde dolaşıyorduk.
‘Burası ne alaka? Ben
İstanbul’u bilirim, beni boşuna dolaştırma’ dediğimde
pişkin pişkin ‘Yol kapalıydı, buradan gidiyoruz’ yalanını
uydurdu.
Esenler nere, Bakırköy
nere!..
35 lira tutacak mesafe için 140
lira istedi.
Ha!
Bir de turistin kolundan çekerek
zorla mal satmaya çalışanlar var…
Antalya’ya götürdüğüm bir
Avusturyalı yaşlı turistin kolunu çıkardılar, adamcağız hastanelik
oldu.
Türkiye cennet gibi ülke, ama
turizmde hak ettiğimiz noktada değilsek, en başlıca sebebi
bunlar…
Acilen çözüm
bulunmalı.
Yoksa ülkemize gerçekten yazık
oluyor...”
***
Turizm konusunda hayli tecrübesi
olan rehberin bir başka önerisi daha var.
Avrupa’daki Türk
gençlerin yaz aylarında turizm bölgelerinde
görevlendirilmesi…
Bunun hem gurbetteki gençliğin
kendi değerlerinden uzaklaşarak yok olmasını önleyeceğini, hem de
Avrupa’nın kültürünü bildikleri için Türk turizmine fayda
sağlayacağını söylüyor.
Avrupa’daki vatandaşlarımızın ana
vatandan talepleri böyle…
Elçiye zeval olmaz…
Yetkililerimize
duyurulur…
*********************
Her şeyi niye çabuk
tüketiyoruz?
Dışarıdan bakınca, bu soruyu
sormadan edemiyor insan…
Sanki, kendi geçmişimizden bir
şeylerin intikamını alıyoruz.
Binalarımızı, arabalarımızı,
yollarımızı…
Bisikletimizi bile…
Eskiden ne kalmışsa, hepsini yok
etmek, değiştirmek gibi bir çabanın içindeyiz nedense…
Avusturya’da meşhur bir söz
var;
“Mozart bugün dirilse,
çocukluğunun geçtiği evi ve mahallesini yerli yerince bulur, aynı
günleri yeniden yaşar” diye…
Avrupalılar tarihine, geçmişine
sahip çıkıyor ve koruyorken…
56 bin dolarlık kişi başı millî
gelirle bile marka ve lüks düşkünlüğü yapmazken…
Biz neden bu kadar çok hızlı
değiştiriyoruz her şeyimizi…
Sebebi, ders kitaplarında bile
kendi tarihini karalayan bir toplum olmamızdan mı kaynaklanıyor
acaba, yoksa sürekli tüketime yönlendirilmemizden mi?
Gerçekten merak ediyorum; neden
çabuk tüketiyoruz her şeyi?