Sene 2013…
Mart ayı…
CHP heyeti, Şam’da Beşar Esad’la görüştü.
Genel başkanlarının selam ve desteklerini iletti.
Heyette Şafak Pavey ve Aytuğ Atıcı da vardı.
Hükûmet, her gün onlarca sivili çoluk-çocuk demeden katleden…
Türkiye’yi açıkça düşman ilan eden Esad’a bu ziyarete çok sert
tepki gösterdi.
Erdoğan ilk defa “CHP, Türkiye’nin ‘Baas’ıdır” dedi.
CHP o günlerde sadece bununla yetinmiyor, “Türkiye El-Kaide’ye
yardım ediyor” yalanını yayıyordu.
***
Aradan 5 ay geçti.
Yani, Gezi darbesini bastırdığımız günler…
21 Ağustos’ta, Şam’ın banliyösü Doğu Guta’dan, tüm dünyayı dehşete
düşüren görüntüler yayıldı.
Hastanelere kaldırılan binlerce sivilin arasındaki çocukların
çırpınışları can yaktı.
Esad, hava saldırısında sarin gazı kullanmıştı.
Çoğu kadın ve çocuk, 1400’ün üzerinde ölü açıklandı.
Rejim suçu muhaliflere yıkmaya çalıştı.
Oysa, sonraki yıllarda da bunu defalarca tekrarlayacaktı.
***
Türk istihbaratı, kimyasal saldırıyı kimin, nasıl yaptığını
belgeledi.
Kullandıkları mühimmatı, hatta saldırıda görev alan Suriye ordu
birliklerinin detaylı listesini bile gerekli yerlere ulaştırdı.
ABD, ilk defa güçlü bir tepki verdi...
Obama, “Kimyasal, kırmızı çizgimiz” dedi.
“ABD Başkanı olarak bu kararlardan kaçamam” diye efelendi…
BM’ye sunmadan, askerî müdahale yapılacağını açıkladı.
***
Peki sonra n’oldu?
‘Başkomutan’ olarak hemen müdahale emri verebiliyorken...
Obama ipe un serdi, operasyonu ABD Kongresi’nin onayına sunacağını
söyledi.
Hikmeti sonra anlaşıldı!..
Çünkü, ABD kongresinden önce İngiltere Parlamentosu toplanacak,
Suriye’ye müdahaleyi