Görüştüğüm Genelkurmay
yetkilisine “Darbe
tehlikesi var mı?” diye
sordum.
Çantasından dosyalar
çıkardı…
İsim isim komuta kademesini
anlattı ve “En az 2025’e kadar mümkün
değil” dedi.
Tam bir sene
sonra 15 Temmuz’da gerçekleşen FETÖ
kamuflajlı CIA darbe girişiminde, O da gözleri
bağlanıp Akıncılar Üssü’ne götürülenler
arasındaydı.
***
Tecrübeyle öğrendik ki,
asla “Darbe
olmaz” demeyeceksin.
Bir gün sözde Atatürkçü’yü
kullanırlar, öbür gün sözde dindarı…
Bu coğrafyada yaşıyorsan her daim
teyakkuzda bulunacaksın.
Hele ki, memlekette üst
üste akla ziyan gelişmeler başladı mı,
dikkat kesileceksin.
Toplumun sinirlerini
zıplatan yargı kararları gibi
mesela…
Ya da
aniden fırlayan dolar kuru ve katlanan
fiyat etiketleri…
Senin ülkende, konsolosluğa giden
biri boğazlanıyor, parçalara ayrılıp yok ediliyorsa altında mutlaka
bir hesap vardır.
Şansın yaver gider de planı
bozarsan ne âlâ…
Yoksa bir bakmışsın silahların
yapamadığını bu hadiseler yapmış.
Peşinden namlu da görünür
zaten…
***
Bu tuhaflıklarla kimin ne yapmaya
çalıştığını anlamak için önce ülkenin
etrafına bakacaksın ki, nereden geldiğini
bilesin.
Bugün için çevremize
bakalım…
8 yıldır en
büyük derdimiz; Suriye meselesi…
O gün Türkiye’ye sadece iki kötü
seçenek bırakılmış.
Ya halkını katleden biriyle dost
kalıp günahına ortak olacaksın…
Ya da bizim yaptığımız gibi,
katliamı durdurmaya çabalayacaksın…
***
Peki, Suriyeliler durduk yerde
ülkeyi neden karıştırdı ve iç savaş çıktı?
Hatta
öncesinde Tunus’tan başlayarak, Mısır,
Libya, Bahreyn, Cezayir, Yemen, Fas, Umman, Moritanya ve Suudi
Arabistan…
Olan-biten
gerçekten Arap Baharı mıydı, yoksa
birileri başka bir plan için onları mı kullanmıştı?
Sırrı; Suriye’nin
karıştığı 2010 yılında, ABD
Jeolojik Araştırma Merkezi’nin açıkladığı
rapordaydı…
***
Bizler içeride Ergenekon’u,
Balyoz’u, referandumu, seçimleri konuşup; dışarıda bir taraftan
Libya’da Sarkozy’nin hesaplarını bozmaya, öbür taraftan
Esad’a “Yapma, etme” derken, ABD’si,
İsrail’i, İngiltere’si meğer başka hesaplar
yapıyormuş.
Amerikan Jeolojik
Araştırma Merkezi, hem olan bitenin, hem de
olacakların işaretini vermiş aslında…
Yayınladıkları
raporda, Akdeniz’de en az 15 trilyon metreküp doğalgaz
rezervi, toplam 55 milyar varil petrol tespit
edildiğini açıklamışlar, ama heyhat…
O toz duman arasında bizde gündem
bile olmamış…
Oysa bahsedilen rezervin o günkü
değeri ne biliyor musunuz?
Sadece doğalgaz için
hesaplanan 3 trilyon dolar…
Petrolle birlikte onlarca trilyon
dolar...
***
Haritayı açıp önümüze koysak,
tablo gayet netmiş…
Yukarıda saydıklarımın
hepsi; Akdeniz’e,
devamındaki Kızıldeniz, Aden Körfezi ve Kuzey
Atlantik’e kıyısı olan ülkeler…
O hatta karışmayan tek ülke
var; İsrail…
Yanında da daracık alana
sıkıştırılan Filistin…
İsrail ve
ABD’nin, denize açılan tek kapısı
Gazze olan Filistin’e yaptıkları da
ortada…
***
Bölgeyi
sözde ‘bahar’da yeniden dizayn eden,
kendilerine biat etmeyenleri öldürtüp yerlerine adamlarını
koyanlar, elbette Akdeniz ve Ege’ye bu
kadar geniş kıyısı
bulunan Türkiye’yi pas
geçmezlerdi.
Hele ki, Suriye’nin Türkiye
sınırı boyunca İsrail için yeni bir
devlet kurdurma hayalleri varken…
Bu sebepledir ki, önlerinde en
büyük engel olan Erdoğan’ı devirmek
için 2012’den beri var güçleriyle
bastırdılar.
MİT Müsteşarına operasyon,
Erdoğan’ı ameliyat masasında öldürme planı, Gezi’de Alevi
kalkışmasını körükleme çabası, FETÖ’nün yargı darbesi, PKK-HDP’nin
özerklik ayaklanması, o da olmayınca askerî darbe
denemesi…
Hepsinin amacı
aynıydı…
Rabbim izin vermedi,
olmadı.
Son kale, dimdik ayakta
kaldı.
***
Biz bunlarla boğuşurken, İsrail
Akdeniz açıklarındaki Tamar ve Leviathan’dan doğalgaz çıkarmaya
başladı.
Üretilen gaz, 2019 sonunda
İsrail’e ulaştırılacak, aynı zamanda da enerji ihracatçısı ülke
olacak.
800 milyar metreküplük doğalgazı
kendi kullansa, ülkenin en az bir asırlık ihtiyacını karşılayacak
boyutta.
ABD merkezli Noble
Energy şirketi de yüzde 36 hissedar
oldu.
İsrail-ABD ortaklığı,
başta Güney Kıbrıs Rum
Kesimi ve Mısır olmak
üzere, güdümlerindeki bölge ülkeleriyle göstermelik anlaşmalar
imzalayarak, Akdeniz’e çöreklenme stratejisini adım adım
yürüttü.
Noble, tartışmalı 12. parselde de
doğalgaz ve petrol aramaya başladı.
Akabinde İngiltere,
Fransa ve İtalya pastadan
pay koparmak için soluğu Akdeniz’de aldı.
***
İsrail doğalgazı çıkardı
çıkarmasına da, bunu en büyük tüketici Avrupa’ya nasıl
ulaştıracaktı?
Akdeniz’in balçık kaplı tabanı
boru hatları için maliyetli ve tartışmalıydı.
En doğrusu ya Türkiye üzerinden
götürmek veya Suriye’nin kuzeyinde alternatif hat
oluşturmaktı.
DEAŞ bahanesiyle PKK’ya
göstermelik devlet kurdurma fikrinin altında da bu
vardı.
Ancak, Türkiye bu hattın önünü
kesince, İsrail; deniz altından gidecek
2200 km’lik boru hattı için GKRY, Yunanistan ve İtalya ile
anlaşmaya vardı.
Türkiye ile görüşmelerde ise
sonuç alınamadı.
***
Türkiye de her şeye rağmen boş
durmadı.
KKTC ile imzalanan anlaşma
çerçevesinde önce Piri Reis adlı araştırma gemisi Kıbrıs adası
açıklarına yollandı, ayrıca karada sondaj başlatıldı.
Akabinde Barbaros ve Fatih gemileri
çalışmaya dâhil oldu.
TSK, gemilerimize yönelik
tehditlere pabuç bırakmadı.
Sahiplendiği FETÖ’cü darbecilere
sığınma hakkı veren Yunanistan, Ege’de karasularını 12
mile çıkarıp Türkiye’yi sınırlarına hapsetmeye kalksa
da, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Genelkurmay Başkanlığı resti
çekti.
Bölgede gerilim epeydir
zirvede…
Bir kıvılcım çakarsa, Allah
muhafaza…
***
Devletimiz ve hükûmetimiz
kararlı…
Çünkü işin
ucunda, Türkiye’ye 572 yıl yetecek miktardaki doğalgaz
rezervi var.
Milyarlarca varil petrol de
cabası…
Bu sebepledir ki, asla geri
çekilmek yok…
Sonu nereye varırsa
varsın…
Buradan payımızı ya alacağız, ya
alacağız…
Suriye’nin kuzeyindeki planları
da öyle ya da böyle bozacağız.
***
Biz inatla direnirken, elin oğlu
da boş durmuyor tabii.
Bir yandan savaş ve uçak
gemilerini Akdeniz’e yığarken, öbür taraftan ‘ekonomik
kriz’ oluşturmak gibi türlü operasyonlar
çekiyor.
Başarabiliyorlar mı?
Etrafınızda konuşulanlara bakın;
cevabı orada.
Bilindik taktikle Erdoğan’ı
gözden düşürmeye, seçim öncesi zayıflatmaya ve bu yolla kurtulmaya
çalışıyorlar.
CIA ve Pentagon’un emriyle
geçmişte başbakan ve bakanları asan darbecilerin medyası
ise ‘hesap sorulmamanın’ verdiği
rahatlıkla aralıksız faaliyet yürütüyor.
Hele bir de savcı, Süleyman
Demirel’in “Derin devlet var mı?” sorusuna
verdiği “Var da diyemem, yok da…” cevabı
gibi, ‘Ergenekon yok’ mütalaası verdi
ya…
Değmeyin
keyiflerine…
Sanırsınız sütten çıkmış ak
kaşıklar…
Sayfalarında her gün irtica
yeniden hortluyor…
Tartışmanın biri bitmeden, öbürü
başlıyor…
Sanki 15 Temmuz’da tankların
karşısına onlar çıkmışlar…
Canları pahasına darbeyi önleyen
milliyetçi, muhafazakâr kesimi hedefe koyuyorlar.
***
Elbette bunlar tesadüf
değil…
Yaptıklarını gördükçe,
aklıma “Karargâh Rahatsız” manşeti
geliyor.
Bazı komplo
teorisyenleri, “15 Temmuz denemeydi. Asıl
iç savaş 2019’da çıkacak” uyarısında bulunuyor
ya...
Endişem daha da
artıyor.
***
Olur, olmaz bilemem…
Tek şey biliyorum ki, bu
ülkede NATO’nun, CIA’in,
Pentagon’un uşaklığını yapan sadece FETÖ
değildi…
Rahip Brunson’u bıraktık diye ABD
de Türkiye üzerindeki bütün planlarından vazgeçmemiştir
herhâlde…
Daha önce de yazdım, yine
hatırlatayım…
Bunlar, FETÖ gibi, aynı ahtapotun
kolları…
Birini kesiyorsunuz, öteki baş
veriyor.
Benim dilim varmıyor, ama korkum
o ki, bunlar bir şeylerin zeminini hazırlıyor.
15 Temmuz öncesi FETÖ’nün yaptığı
gibi, “Siz de her şeyi dış güçlerde
arıyorsunuz” tezviratını boşa dillendirmeseler
gerek…
Allah ülkemizi ve milletimizi
içimizdeki hainlerin şerrinden korusun.